2025 fena bir müzik senesi olmuyor. Belki geçtiğimiz seneki kadar flaş albümler arka arkaya çıkmasa da güçlü ve muhtemelen uzun süre dinleyeceğimiz albümlerle karşılaşıyoruz. Bunlardan biri, belki de birincisi Kanadalı müzisyen Marie Davidson’ın aklımızı başımızdan alan harika albümü “City of Clowns”. Sónar İstanbul ilgimizi çeken çok sayıda ismi bizimle buluşturmak için gün sayarken o kadronun en değerli isimlerinden biri Marie Davidson diyebiliriz rahatlıkla. Ayrıca setini canlı performans olarak gerçekleştirecek olması ayrı bir iştahımızı kabartıyor. Tüm bu düşüncelerle birlikte “sayın Bezmenler kapıyı açar mısınız?” der gibi kapısını çaldık, o da sağ olsun kırmadı ve sorularımızı cevapladı. 10 Mayıs’ı 11 Mayıs’a bağlayan dakikalarda SonarLab sahnesinde olmanızı öneririz. Sonra teşekkür edersiniz. Görüşürüz.
Hazırlayan: Ant Arın Şermet
- Öncelikle albümün için tebrik ederek başlamak istiyorum. City of Clowns için yaklaşık olarak 5 sene beklediğimizi de düşününce albümün yazım aşamasını ve yayınlamadan önceki süreçte seni heyecanlandıran noktalarını merak ediyorum.
“City of Clowns” ile bir önceki albümüm arasında dört buçuk yıllık bir ara vardı; fakat bu, planladığım bir şey değildi. L’Oeil nu grubumla “Renegade Breakdown”ı yaptıktan sonra sahne almaktan ve genel olarak müzik endüstrisinden uzaklaşma ihtiyacı hissettim. Müzik yapmayı bırakmak gibi bir niyetim yoktu ama uzun bir süre turneye çıkmak ve canlı performans sergilemek istemedim.
2022 yılı benim için içe dönük bir zaman dilimiydi; dünyadan uzaklaştım ve o yılın ilk yarısında sosyal medyayı neredeyse hiç kullanmadım. Pandemi sonrası insanlar yeniden eğlenmeye ve turnelere çıkmaya başlarken, ben tam tersini yaptım. Garip bir şekilde, yeniden müziğe dönme isteği bende DJ’lik aracılığıyla oluştu. Daha önce hiç DJ’lik yapmamıştım, sadece canlı performanslara odaklanıyordum, ama eğlenmek için DJ’lik yapmaya başladım ve bu kısa sürede solo çalışmalarıma dönmeme vesile oldu. Beni en çok heyecanlandıran şey, dans müziğini yeniden keşfetmekti. Ama bu keşfim, dans müziğini farklı bir açıdan anlamamla ilgiliydi.
- 2 albüm yaptığın Ninja Tune’dan ayrılıp bu albümle birlikte Soulwax üyelerinin sahibi olduğu DEEWEE’ye geçtin. Aynı zamanda albümün prodüksiyon aşamasında da Soulwax üyeleri ve partnerin Pierre Guerineau sana destek oldu. Plak şirketi değiştirme kararı almandaki motivasyonunu sorabilir miyim?
Arkadaşlarımla çalışmak istedim. Anlamlı gelen bir şey yapmak istedim.
- City of Clowns, distopik bir gelecekte ve gri bir şehirde yaşamanın neye benzeyeceğini işitsel düzlemde dinleyiciye hissettiren bir iş. Hatta bunu gelecekten ziyade korkuyla sınırları çizilmiş tekinsizlikler çağı olan günümüz için de söyleyebiliriz. Albümde senin kendini konumladığın noktaysa bir taraf değil de dingin bir gözlemci. Gözlemlerini, hikayeye çeviriyorsun diye düşünmekteyim. Senin için albümün teması ve temas ettiği noktalar neler?
Albümde birçok tema mevcut olsa da bunları modern yabancılaşma kavramı etrafında özetlememiz mümkün. Bununla birlikte, enerjik bir albüm yapmak istedim, ısıran bir şey olması gerekiyordu. Bu yüzden içine bolca mizah kattım, böylece neşesini koruyabildim. Aynı zamanda eleştirel düşünceyi de beslemeye çalıştım. Profesör Shoshana Zuboff’un yazdığı “The Age of Surveillance Capitalism” adlı kitaptan ilham aldım. Ayrıca, stand-up komedileri de büyük ölçüde ilham aldığım diğer bir alandı. Komedyenlerin kültürü ve siyaseti gözlemleyip, bunları mizah malzemesine dönüştürme becerilerinde büyük bir rahatlama buldum. Bu şakalar, zaman zaman oldukça ciddi olabiliyor. “City of Clowns“ta bahsettiğim her şey, bizzat yaşadığım deneyimlerden ve içinde yaşadığım dünyadan besleniyor. Şaka ve eleştirilerin ötesinde bu kişisel bir albüm, ancak bu sefer ilk kez kendimin dışına çıkarak içeriği daha evrensel hale getirmeye çalıştım.
- Üstteki sorunun devamı gibi olacak ama müzisyen olan Marie Davidson için değil de sıradan bir insan olan Marie Davidson için modern hayatta insan olmaya çalışmak ne demek?
İnsan olmak, şefkat sahibi olmayı gerektirir. Aynı zamanda açgözlülük, kıskançlık, acı, dehşet ve şiddetle yaşamayı da içerir. Bence kişi, kendisi için neyin en önemli olduğuna karar verip ona göre yaşamalı. İnanıyorum ki insanlığın geleceği, daha fazla şefkatle yaşama becerimize bağlı. Bunu başaramazsak, muhtemelen türümüzün ve gezegenin sonu gelecektir…
- Elektronik müzikle uğraşan birçok müzisyenin önceliği sözler değil de müzik oluyor. Ki bu gayet anlaşılabilir bir nokta. Ancak sana geldiğimizde synth’i bol minimal müziğinin yanında, çok iyi bir şarkı sözü yazarı olduğun gerçeğini keyifle takip ediyoruz. Senin için sözler ve kelimeler müziğinde ne kadar önemli?
Öncelikle beni bir söz yazarı olarak gördüğün için müteşekkirim. Kelimeler benim için çok önemli. Çalıştığım kişilere sık sık hem seslerle hem de kelimelerle çalıştığımı söylerim. İkisi de pratiğimin eşit derecede önemli parçaları. Özellikle yetenekli bir müzisyen değilim, ancak seslere karşı bir yatkınlığım var; onları müzikal ifadelere ya da ritmik kalıplara dönüştürebilirim. Şanslıyım ki aynısını kelimelerle de yapabiliyorum. Kelimeleri, somut fikirler oluşturacak şekilde bir araya getirmekten keyif alıyorum. Çünkü bunu en az müzik yapmak kadar çok seviyorum. Yazmaktan aldığım zevk, en az müzik yapmaktan aldığım keyif kadar büyük.
- Biraz da Montreal’i konuşalım isterim. Kanada’nın çok kültürlü şehirlerinin başında gelmesinin yanı sıra, farklı türlerden senin de yer aldığın birçok değerli ismi (GY!BE, Mac DeMarco, Arcade Fire, Feist) müzik dünyasına katan Montreal’i ayrıştıran özellikleri nelerdi? Ya da içindeyken şehri özel kılan bir şeyler olduğunun farkında mıydın?
Montreal’de doğup büyüdüm, bu yüzden oranın özel bir yer olduğunu dışarı çıkıp dünyanın ve özellikle Kanada’nın geri kalanını gördüğümde fark ettim. Montreal, şekliyle, mimarisiyle ve kültürel yüküyle —iki dilli olması ve çok kültürlü yapısıyla— benzersiz bir yere sahip. Tabii ki kusursuz değil; her yer gibi artıları ve eksileri var. Örneğin, kışı çok serttir. Bu da pek çok kişiyi uzak tutar ve bu benim için iyi bir şey. Bilmiyorum, sanırım şehri yıl boyunca kartpostal gibi, expat’larla dolup taşan bir yere dönüşmekten alıkoyuyor olabilir.
- “Un Autre Voyage” albümün vesilesiyle Giallo sevgini biliyoruz. Giallo yönetmenlerinin yerinde olsam soundtrack için kapısını çalacağım ilk isim olabilirsin. Benim sorum ise, hangi yönetmenler soundtrack yapman için kapını çalsa heyecanlanırdın?
Hayattaki en sevdiğim yönetmen Sean Baker, ama müziğimin onun filmlerine uygun olup olmadığından emin değilim. Sanırım çok da yapmacık olmayan herhangi bir korku filminin müziklerini yapmaktan memnuniyet duyarım.
- City of Clowns için yaptığın kapsamlı turnede Sónar Istanbul’un ikinci gecesinde izleyeceğiz seni. Yanlış bilmiyorsam solo kariyerinle İstanbul’a ilk gelişin olacak. Vereceğin konserin haricinde İstanbul’a dair beklentilerin ve planların nasıl? Çünkü İstanbul’dan sonraki konserine yaklaşık 2 haftalık bir zaman var. Bir gezi rotası yaptın mı?
Aslında İstanbul’a daha önce, 2018 yılında Pierre Guerineau ile yaptığım projemiz Essaie pas ile bir konser için gelmiştim. Her neyse, oraya geri dönmek için çok heyecanlıyım ve şehirde dört gün geçirip kültürünüzü biraz daha yakından tanımayı planlıyorum. Bu fırsata sahip olduğum için kendimi şanslı hissediyorum ve elimden gelenin en iyisiyle her anın hakkını vermeye çalışacağım.