- Haydi bize biraz CV doldurur gibi kendinizden bahset
Parham A.G: Parham ben. 15 yaşımdan beri farklı punk gruplarında çalan bir müzisyen, şarkı yazarı ve bazen de prodüktörüm. Bu gruplardan biri de 15 yaşımdan beri üyesi olduğum, Denzi’yle beraber çaldığımız Frozen Clouds. Punk müzikle genç yaşta Tony Hawk’ın oyunlarıyla tanıştım.
Denzi: Selamlar dünyalılar. Bas gitarla 2013’te tanıştım, çok iyi anlaştık. O gün bugündür çeşit çeşit enstrüman çalmayı öğrendim. Artık müzik insanıyım.
- Türkiye müzik sahnesi, baktığınız yerden nasıl gözüküyor?
Parham A.G: Kirli bir oyun gibi gözüküyor. Başarı hikayeleri organik olan, takdir ettiğim, ilham aldığım ve sevdiğim bir sürü müzisyen olsa da endüstriyel tarafta kartların nasıl dağıtıldığını görmek biraz komik geliyor. Özellikle bizim gibi Z jenerasyonu sanatçıların yaşadığı belirsizlik durumu, beni garip bir şekilde motive ediyor. Çoğu müzisyen ve endüstri insanı ile aynı tutku ve ekolden gelmediğimizi görmek, sanat ve müzik adına buruk bir hayal kırıklığı yaşatsa da bana kendimle ve kendi müziğimle ilgili daha iyi hissettiriyor. Yani sahnenin bu hali aslında içimdeki ateşi körüklüyor diyebilirim.
Denzi: Şu an buradan biraz uzakta, pek net göremiyorum. Yani o kadar çok iyi müzik yapıp sahne bulamayan insan var. Hala aynı insanları tekrar tekrar önümüze servis ediyorlar. Tabii ki sanatçı için çok iyi bir şey, allah bereket versin. Çeşitlilik istiyorum. Şu 3. nesil kahve müziğinin ve Kaan Tangöze vokallerin bir an önce özgünleşmesi gerektiğine inanıyorum. Düşüncelerim rap müzik ve rock müzik için de kendini tekrar ediyor. Spastikalitenin artması gerek, risk alınmış şarkılar dinlemek istiyorum, YENİLİK GEREK.
- Yeni albümün yaratım sürecinin sizin açınızdan olmazsa olmaz adımları nelerdi?
Parham A.G: Bana göre albümün ses mühendisliğini üstlenen Subvoid, bu şarkıların en ihtiyacı olan olmazsa olmazıydı. Kendimi bildim bileli beraber ürettiğimiz Denzi’yi, ne yaptığımı bildiğim ilk albümümde konuk etmek de çok tatmin edici. Denzi olmasa, Karşımızda’ya söz yazamayabilirdim ve asla yayınlanmayabilirdi. Subvoid olmasa da bu albüm asla bu kadar büyük duyulmazdı.
Denzi: Sabah güneş ışınlarıyla birlikte vücudumda birikmiş kirli fotonları temizlerim. Sonrasında simsiyah bir gecenin koynunda Türk kahvemi demleyip 2 adet simit eşliğinde onu yudum yudum tüketirim. Öğlen güneşi yakmaya başladığında cebimde kalan son parayla sokakta bulunan hayvanlara şemsiye alırım. İşte bu noktada çok uzaklardan biri beni ziyarete gelir. Taaa 4. boyuttan gelen ilham perimle de biraz gıybet yaptıktan sonra onu kovarım (ee artık çalışmak lazım). ‘İşte benim yaratım sürecim’ programından öğrendiğim bir söz, işte o an Parham’ı perde asarken gördüm.
- İlk dönem şarkılarınız ve son şarkılarınıza geriye çekilip şöyle bir baktığınızda ne gibi farklar görüyorsunuz?
Parham A.G: Ben müziği alaylı öğrendim. Bastığım akorların ismini veya bir sesi istediğim gibi duyurmak için yapmam gereken şeyleri bilmiyordum uzun bir süre. Hala tam öğrenememiş olsam da ilk dönemlerime göre daha fazla fikir, zevk, kişilik ve tecrübe edindiğimi, yeni üretimlerimde objektif bir şekilde duyabildiğime inanıyorum. Ama tabii ne olursa olsun punk rock’tan şaşmıyoruz.
Denzi: Hemen gözlüğümü takıyorum, 1dakika… Evet buradan bakınca arada bayağı bir kalite farkı var. Ama yine de iyi ilerledim.
- Zaman yolculuğu gibi düşünün, 60’lar, 70’ler, 80’ler… Hangi dönemde yaşayıp o zamanın müzik sahnesini tecrübe etmek isterdiniz?
Parham A.G: 90’lar alternatif ve rock sahnesine bayılıyorum. O dönemlerde Amerika ve İngiltere arası gidip gelen ve turlayan bir müzisyen olmak çok eğlenceli olurdu.
Denzi: M.Ö. 2000’de Afrika’da bir kabilede kendi düğünümde bongo çalmak ve mamut avlamak isterdim.
- Beraber çalışmak istediğin, ortak bir şarkı veya albüm üretmek istediğin bir sanatçı veya yönetmen var mı? Müzik videosu olur, düet olur…
Parham A.G: Travis Barker prodüktörlüğünde bir albüm yapıp, aynı albümde Cole Bennet’ın yönetmenliğini üstlendiği, birbirlerinin devamı niteliğinde müzik videolar yapmak, bir ‘Pop Punk Kid’ olarak en büyük hayalim sanırım. Bunların dışında Tarkan’la çok sert bir punk şarkısı yapmak enteresan olurdu.
Denzi: Listem (tamamen gerçek)
- Gülinler’le akustik bir şarkı isterdim
- Anıl Durmuş’la rock n besk bir şarkı
- Jabbar Abi menajerim olsun, arada da şarkılarıma destek olsun
- Nuri Bilge Ceylan’la skeç programı
- Kum, Sansar ve Seyn ile ‘Biz normaliz’ EP’si
- Limp Bizkit ile turne
- ‘Benim hayatım müzik’ dediğiniz o malum an hangisiydi?
Parham A.G: Öyle bir anım olmadı. Bebekliğimden beri müzik hayatımda ve hep en yakın arkadaşım oldu. Üzüldüğümde, sevindiğimde, tavsiyeye ihtiyacım olduğunda, eğlenmek ve en önemlisi kendimi ifade etmek istediğimde, her zaman müziğe sığındım. Hayatı müzikle öğreniyorum. Beni götürdüğü yerlere gidiyorum, yollarımızı kesiştirdiği insanlarla tanışıyorum, gerektiğinde harladığı tutkudan, getirdiği stres ve götürdüğü zamana kadar, her şeyiyle dolu dolu yaşamaya çalışıyorum. Bundan başka bir şey de bilmiyorum sanırım.
Denzi: 2017’de Pentagram’la çıktığımız turnenin Bursa ayağında o sihirli anı yaşadım. O zaman zehri aldık.
- Converse All Star Topluluğu’nun Türkiye’deki bir üyesi olarak, All Star Programı aracılığıyla elde ettiğiniz fırsatlar ve iş birliklerinin yaratıcı sürecinizi nasıl etkilediğini anlatabilir misiniz?
Parham A.G: Converse All Star topluluğundaki çoğu arkadaşım, zaten yıllardır tanıştığım ve beraber sanatsal faaliyetlerde bulunduğumuz arkadaşlarımdı. All Star programının sunduğu imkanlar sayesinde, daha büyük hayaller kurabilmek, kendimizi daha iyi ifade edebileceğimiz projeler üretebilmek ve Converse’in sağladığı finansman ve mentorluk imkanlarıyla, yaptığımız projelerin sadece sanatsal boyutunu düşünmek, özellikle benim gibi ana akım olmayan ve punk müzikle uğraşan bir sanatçı için büyük bir imkân ve destek alanı oluşturuyor. Dünyanın dört bir yanındaki All Star’ları görmek ve global bir sanatçı topluluğunun bir parçası olmak hayli havalı bir şey bence. Değil mi Ömer?
Denzi: Bize sahne sağlandı, finansal destek sağlandı, reklamlarımız her yerde döndü. Rahat rahat kira ödemek bir müzisyenin en güzel rüyasından bile daha güzel bir rüyadır. Yani ben de boş durmadım tabii, hazıra konmacılık yok. Çok güzel bir albüm yaptım. İnsanlara dokunacağını düşündüğüm, kaygıları dertleri olan şarkılar ve kendimden bir parça koydum. Yeni arkadaşlar edindim, görüşüm genişledi. Böyle büyük bir markanın bizimle birlikte çalıştığını görünce diğer insanlar da gaza geldi bence. Kolektif bir ‘İyi oldu, oh, teşekkürler’ modundayım. Bak mesela bu söyleşi… Kendimi anlatabildiysem canım Parham’la ne ala, kendinize iyi bakmanızı diliyorum.