lenny bruce: mizah kararmak üzere

lenny bruce: mizah kararmak üzere


kara mizahın bedeli


Stand Up kültürünün yeni yeşermeye başladığı dönem Amerikan gettosuna ofansif mizah öğreten adam Lenny Bruce’u tanırken egzoz kokan karanlık San Francisco sokaklarında bir gezintiye çıkalım. Bugün komedinin esnettiği sınırları zorlayan duruşu sayesinde dünya çapında stand up sivri bir kimlik kazandı. Amerika’nın özgürlükçü yasalarından “First Amendment”’ı arkasına alarak insanların işlediği toplum çarpıklıklarını sahnede yine onların suratlarına bakıp anlatarak irade ortaya koydu. Lenny’nin inadı birçok yenilikçi görüşe vesile oldu. Kendine ve geleceğin komedyenlerine söylev alanı açabilmek için sansüre karşı dik durdu. Hakkında belgeseller, filmler yapılan ve en son Emmy adayı Marvelous Mrs Maisel’da kendi karakterine sahip olan komedyen figür, hak etmediği bir hayat yaşadı. Lenny Bruce, geleneksel güldürüye karşı çıkmanın bedelini hayatıyla ödedi. 

Komedyenin sürekli sahnede ters kelepçeyle karakola götürülmesine sebep olan sahne başlıklarının bazıları şunlar:

 

  • Ünlülerin aldığı maaşa karşılık öğretmenlerin aldığı düşük maaşlar,
  • Roma Katolik Kilisesi ve dini liderlerin ikiyüzlülüğü,
  • Toplumdaki ahlakçılık,
  • Felsefi açıdan seks,
  • Acımasız kürtaj yasaları,
  • Irksal adaletsizlik,
  • Eşcinsellerin hapsedilmesi,
  • Hükümet yolsuzlukları,
  • Yasaklı kelimeler ve sansür,
  • Toplumun ikiyüzlülüğü,

Girizgah ve zamanın cıs konularından bahsedebildiysek, başa dönelim. 1950’lerde, Amerika’nın kenar mahalle barlarında godamanları kahkaha atarken düşünmeye sevk ettiren biri olarak ortaya çıktı. O zamana kadar yapılan şakalar o kadar sert değildi. Kimseyi hedef almıyordu. Bazı yasaklı konulardan bahsedilmiyor, müstehcen kelimeler kullanılamıyordu. Lenny Bruce sürekli biraz daha ileri gittiği için başı derde girdi. Önce polis, ardından mahkemeler Lenny’ye iş oldu. Bruce, sanatçılar ve entelektüeller tarafından geniş çapta saygı görüyordu ve ifade özgürlüğü ile siyasi mizah savunucuları arasında bir kültürel ikon olarak ortaya çıktı.

New York ve New Jersey‘deki çeşitli gece kulüplerinde amatör gecelere katılmaya başladı ve burada öncelikle izlenimler, parodiler ve tek satırlık şakalar sergiledi. Kısa süre sonra kara mizahın damgasını vurduğu ve müstehcenlikle noktalanan bir üslup geliştirdi. Kötü şöhret kazandıkça materyallerini sosyal ve yasal kurumlara, örgütlü dine, seks ve uyuşturucuya karşı ahlaki tutumlara ve diğer tartışmalı konulara yönelik eleştirilere odakladı. Time dergisi onu “hastalıklı bir komedyen” olarak tanımlıyordu.

Yalnızca müstehcen dil kullandığı için değil, aynı zamanda performansları geleneksel komedinin rahat normlarının çok ötesine geçtiği için de zulüm gördü. New York Şehri Ceza Mahkemesi, Bruce‘u defalarca müstehcenlikten suçlu buldu. Çoğu ABD gece kulübünün onu kara listeye aldığı bir zamanda sağlığı ve ruh hali hızla kötüleşti. Hollywood Hills‘teki evinde aşırı dozda morfinden ölü bulundu. 

Son gösterilerinde ağırlıklı olarak sahneye sarhoş çıkıyor ve başına gelenleri anlatıyordu. Kirasını bile ödeyemeyeceği mekanlara mahkum edildi. Amerika mahkemeleri, onu doğrudan öldüremezdi. Fakat hayatından bezdirebilirdi. Bruce kendini aklayabilmek için Amerika’nın ifade özgürlüğünün koruyucu yasası First Amendment’ı defalarca anlattı.

 

First Amendment nedir?

Amerika anayasası değiştirilemez bir yapıya sahip. Yeni ekleme ve düzeltmeler “ekleme” adıyla yer alabiliyor. 1800’lü yıllarda, anayasada yapılan ilk değişiklik adıyla müsemma “First Amendment” olarak geçiyor. Bu da kişinin fikrini söyleme özgürlüğünü kutsuyor. Basitçe şöyle diyor: “Kongre ifade özgürlüğünü kısıtlayan hiçbir yasa çıkaramaz.” Bu ifadenin benimsediği özgürlükler, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan herkese aittir. İfade özgürlüğü, ulusun kurucuları tarafından her insana ait olan doğal, devredilemez bir hak olarak tanındı. Ticari pazara benzer şekilde, fikir pazarı da tüm ürünleri rekabete tabi tutmaya başladı.

Bu yüzden kilise üyeleri LGBTİ nefreti dolu söylemlerde bulunabilir, Nazi grupları mitingler düzenleyebilir ve işçiler öğle yemeği protestolarına katılabilir. Bu grupların her biri tarafından ifade edilen fikirlerin korunması hükümetin sorumluluğundadır. Diğer insanlar ve gruplar aynı fikirde olmayabilir, ancak onların bakış açıları da hükümet sansüründen ve baskısından korunur. Sadece yazılı metin veya sözsel ifadeler değil, duygu belirten eylemler de bu anayasa tarafından korunur. Bayrak yakmak, yürüyüş düzenlemek gibi. Yüksek Mahkeme nihayetinde, özgürce konuşma hakkının çok temel olduğu için, yalnızca sınırlı durumlarda kısıtlamaya tabi olduğu sonucuna vardı. Söylev tehdide varınca işler kızışıyor. Mesela kürtaj karşıtları istediklerini söyleyebilirler ancak kürtaj sağlayıcılarını tehdit edemez veya terörize edemezler. Toplulukları şiddete başvurmaya yönlendiremez, şevk edemezler. Anayasal olarak, cahilce, aşağılayıcı ve iğneleyici konuşmalar -nefret söylemi dahil- çoğunluğa ahlaki açıdan saldırgan olsalar bile hükümet baskısından korunmaktadır.

Bruce sonrası

Etkilediği 100’den fazla şair, sanatçı ve editör, Lenny Bruce’un ifade özgürlüğünü kullandığını söyleyerek kendisi için açılan davaları protesto etti. Gerçekten de, toplum hakkındaki sert ve saygısız gözlemleri, şaka yapmaktan daha fazlasını yapmak isteyen komedyen nesillerine ilham veren Bruce, popüler kültürde yeniden canlanıyor. İfade özgürlüğü kendini tekrar ederek her ülkede tartışılıyor. Bu durumu göz önünde bulundurduğumuzda Lenny Bruce her zamankinden daha güncel. Yaşasaydı, Lenny Bruce 93 yaşına girecekti. Ancak fikirleri kışkırtmaya devam ediyor. Öğrencileri ise çeşitli sahnelerde, Netflix Special’larında kışkırtmaya devam ediyor. 

Jimmy Carr, Anthony Jeselnik, George Carlin, Ricky Gervais, Louis CK gibi isimler ve ülkemizden Tuz Biber komedyenleri bu isimlerden yalnızca birkaçı.