david fincher’a göre netflix ballı kaymak

david fincher’a göre netflix ballı kaymak


sinema deneyimini aşın, diyor


Geçtiğimiz Cuma, David Fincher’ın ultra lüx Netflix paketinden bir başka yapım, The Killer yayına girdi. Film karışık eleştiriler aldı. Başarılı yönetmenin son Netflix işi Mank de eski Fincher kalitesini arattığından, “”Usta yönetmenin Netflix birlikteliği yönetmene zarar mı veriyor? Bu filmlerde dev şirketin iradesi ne kadar?” soruları akıllarda belirginleşti. Sonuçta hiçbiri bir Social Network, Se7en veya Gone Girl değildi. 

 

Son filmi The Killer hakkında Le Monde‘a konuşan David Fincher, film yapım endüstrisinin durumuna ilişkin bazı yarı tartışmalı açıklamalarda bulundu. 

 

“Dürüst olalım. Büyük film stüdyolarının çoğu için çalıştım. Onlara ‘Bu özel efektleri 4K yapmam gerekiyor’ dediğinizde, ilk tepkileri ‘Tanrım, neden bu kadar pahalı yapıyorsun? En ufak bir masraftan bile çekiniyorlar. Netflix bu tür bir seçim konusunda hiçbir zaman tereddüt etmedi. Yönetmenler için mantıklı olan bir endüstri standardını benimsediler. Netflix tüm Hollywood’da açık ara en iyi kalite kontrolüne sahip.”

 

Fincher, geleneksel sinemaseverler hoşlansa da hoşlanmasa da Netflix’in formatının sinemanın geleceği olacağını düşünüyor.

 

 “Biliyorsunuz, sinemayı bir kültür olarak ele alıp dağıtım sistemlerini kısıtlayarak kurtaramayız. Bunun gerçekleşmesi için sinemanın gerekli tüm masraflardan kaçınmayan son teknoloji bir yer haline gelmesi gerekir. Grauman’s Chinese Theater ya da Los Angeles’taki Cinerama Dome gibi bazı sinemaları çok severdim ama oradaki teknik koşullar içler acısıydı. Tüm bu nostaljiyi geride bırakıp kendimize doğru soruyu sormalıyız: Bugün en iyi temsili kim sunuyor?”

 

Fincher’a göre Netflix ve genel olarak yayın kültürü, film yapan herkes için söz konusu en uygun hizmeti ve rahatlığı sunuyor. Ancak evde film izlemek, izleyiciler için sinemaya gitmenin sunduğu etkinlik benzeri deneyimi sunuyor mu? Sinema kültürü film izleme deneyimini de kapsamaktadır. Fincher ve Netflix, istediği VFX ve kurguyla oynamasına izin veren iyi bir iş ilişkisine sahip olabilir ama bir filmin kaderini belirleyen nihai olarak seyircilerdir. Hiçbir teknik uzmanlık ya da şişirilmiş bütçe, bir sinema eserini eleştirel bir gözle izleyen seyircinin zekâsını gölgeleyemez. 

 

Fincher’ın sinema deneyimi hakkında progresif tavrı her ne kadar hoş ötesi hoş olsa da, olayı geleneksel – modern kavgasından ayırıp yönetmen özelinde konuşmaya devam etmemiz gerekiyor. Sonuçta su akar, izleyici yolunu bulur. Bizi asıl endişelendiren; Fincher sinemasının beyaz perdeye dönmediği sürece niteliklerinin Netflix algoritmalarına hapsolma ihtimali. Bunun cevabını başka bir platformdan izleyeceğimiz yeni filmleri veya dizileri verecek.