quentin tarantino: kan akıtmanın arkasında durmak

quentin tarantino: kan akıtmanın arkasında durmak


kendi stilini korudu


Şiddet içermeyen bir Quentin Tarantino filmi fikri, mizah içermeyen bir komedi filmi gibidir. Saymayız. Reservoir Dogs ile sinema sahnesine çıkışından bu yana Tarantino, filmlerinin şiddet içeren doğası nedeniyle sık sık tartışmalara yol açmış, aleyhtarları aşırılık ve kadın düşmanlığı suçlamalarının yanı sıra kurgusal ve gerçeğe dayalı şiddet arasındaki varsayımsal korelasyonlara ilişkin iddialarda bulunmuşlardır. Ancak otuz yılı aşkın bir süredir dahi auteur bu tür sinemasal tasvirleri anlatı, karakter ve türün ayrılmaz bir parçası olarak tutarlı ve tutkulu bir şekilde savunmuş, net bir ahlaki duruş sergilemiş ve eserleri ile gerçek dünyada yaşananlar arasındaki iddia edilen bağlantıları kınamıştır. Ancak bu konudaki güçlü inançlarına rağmen, Quentin Tarantino’nun bile geçmek istemediği bir çizgi var.

 

Quentin Tarantino’nun Beyaz Perdede Şiddet Geçmişi

Reservoir Dogs 1992 Sundance Film Festivali‘nde gösterime girdiğinde, Quentin Tarantino izleyiciler ve eleştirmenler arasında büyük yankı uyandırdı, bazı izleyiciler de filmin şiddet seviyesinden rahatsız olmuştu. Birkaç karakterin kanlı bir şekilde ölmesinin yanı sıra, Bay Blonde’un (Michael Madsen) bir polis memurunun kulağını kestiği meşhur işkence sahnesi bazıları için izlenemez hale geldi ve çok sayıda izleyicinin filmi terk etmesine neden oldu.

 

Tarantino, Pulp Fiction ile sinemasal şiddete karşı kutuplaşmış tepkiler alarak bazı eleştirmenleri kışkırtmaya devam etti. Genellikle başyapıtı olarak anılan 1994 yapımı ezber bozan film bile zamanında eleştirmenler tarafından aşırı ve gereksiz bulundu. Pulp Fiction her şeye rağmen vizyona girdi ve aslına bakarsanız bu filmdeki şiddetin çoğu Hollywood’un R dereceli aksiyon ve korku filmlerinin çoğuyla eşit veya daha az grafik öğe içeriyor.

 

Şiddet konusundaki şamata Kill Bill’in 2003’te gösterime girmesiyle yeniden patlak verdi. Birçok sinema türüne saygı duruşunda bulunan ve aksiyon sinemasına ilk adımını atan Tarantino, (katliamı neşeyle kucaklamasını herkes onaylamasa da) son derece eğlenceli bir intikam mücadelesi olan kana bulanmış bir hikayeyi sevgiyle yarattı. Kill Bill’in dur durak bilmeyen yüksek ceset sayısına ek olarak, filmin bazı muhalifleri kadınlara, özellikle de Bride’a (Uma Thurman) davranışının kadın düşmanlığından kaynaklandığını öne sürdüler. On yıllardır bu tür abartılı eleştirilere maruz kalmasına rağmen, ünlü yönetmen filmlerinin şiddet içeriğini savunmakta kararlı davrandı, ancak kan dökmenin yedinci sanat ustasının bile sınırları var…

 

Hayvanları Öldürmemek

Sinemasal şiddet konusundaki sicili göz önüne alındığında, Quentin Tarantino için bütün eşiklerin aşılabileceği varsayılabilir. İşkenceden samuray kılıçlarına, çatışmalardan alev makinelerine; üretken bir kariyerin ardında her türden cansız beden bıraktı. Ancak, 2023 Cannes Film Festivali’ndeki bir söyleşi sırasında Tarantino, filme aktarmak istemediği şiddet türleriyle ilgili zayıf karna sahip olduğunu itiraf etti. “Filmlerde hayvanları öldürmekle ilgili büyük bir sorunum var,” diye açıkladı. “Bu benim geçemeyeceğim bir eşik. Böcekler de öyle. Bir milyon fare öldürürüm ama bir filmde bir fare öldürmek ya da öldürüldüğünü görmek istemem çünkü gerçek bir ölüm görmek için para ödemiyorum.”

 

Geçmişe baktığımızda, Quentin Tarantino’nun sözüne sadık kaldığını görüyoruz. Otuz yılı aşkın bir süre içinde 10 uzun metrajlı film yazıp yöneten Tarantino’nun filmlerinde hayvanlara yönelik şiddete rastlamak mümkün değildir. Hayvanlara zarar verme konusundaki temiz sicili göz önüne alındığında, bir film eleştirmenini merkeze alacağı iddia edilen bir sonraki ve son filminin de bu sicili lekesiz bırakacağını varsaymak yanlış olmaz.

 

Kan Akıtmanın Bedeli

Quentin Tarantino’nun izleyicileri sinemadan kaçırması tabii kendisine de sorulmuştu. 

 

“Her gösterimde oluyor,” dedi. “Sorun değil. Bu onların hoşuna gitmiyor. Ama ben onları etkiliyorum. O sahnenin rahatsız edici olmasını istedim.” 

 

Beyaz perdede şiddet konusundaki ününden çekinmek yerine, bunu pek istenmeyen bir iltifat olarak benimsedi. Bir keresinde, “Bir yönetmen olarak, şiddetle uğraştığınızda, aslında iyi bir iş yaptığınız için cezalandırılıyorsunuz,” diye espri yapmıştı.

 

Geçmişe tekrar dönelim. Tarantino muhtemelen Kill Bill ile bazı tüyleri diken diken edeceğini biliyordu. Filmin şiddetine itiraz eden kaçınılmaz eleştirmen korosu sesini yükselttiğinde, Kill Bill’in şiddet içeriğinin gerçekçilikten ziyade farklı bir perspektif ve sadece gösteriden ibaret olduğunu vurgulayarak filmi canla başla savundu. Tarantino, bir gazeteci tarafından filmin vahşeti, gerçek ve kurgusal şiddet arasındaki iddia edilen bağlantılar konusunda sıkıştırıldıktan sonra Tarantino, 

 

“Şiddet, bu karakterlerin her birinin üzerinde bir gece pelerini gibi asılı duruyor,” dedi. “Bu yüzden, ‘Tamam, karakterlerin yedisi için durum böyle ama biri kadın olduğu için ona farklı davranmalıyım’ demeyeceğim. Bunu yapmayacağım.”

 

Quentin Tarantino’nun kariyeri boyunca boyun eğmeyen tavrı takdire şayan. Son filmi olması planlanan The Movie Critic ile birlikte, kan banyolu sinematik şiddetten bir doz daha alabiliriz. İçimize sinmeyen tek şey ise bunun son filmi olması.