inceleme: blur – the ballad of darren

inceleme: blur – the ballad of darren


darren'ın türküsü


Seri üretim, hızlı tüketim çağından şikayetçi olmak boomer’lık mıdır? Çoğu ya da bazı kimileri yaşça gençken bile kendine bu soruyu sorarken, İngiliz müzik basının bir dönemki golden boy’u Damon Albarn bu çağın içinden geçiyor. Artık 55 yaşındaki golden boy, Modern Life is Rubbish’i pekala Midlife Crisis is Rubbish olarak güncelleyebilir. Çünkü 7/24’ün 8/25’inde müzikle iç dış yıkama ilişkisi olan bizler bile Albarn’ın üretim şemasında ipin ucunu kaybetmiş vaziyetteyiz. Gorillaz’ından Blur’üne, solo kariyerinden Africa Express’ine, Rocket Juice & The Moon’undan The Good The Bad & The Queen’ine dünyanın son günüymüşçesine üretmeye devam eden bu adamın ayağını gazdan çekmeye, acı frene basmaya pek niyeti yok gibi…
-Martin Parr imzalı fotoğrafın olduğu kapak için şuraya küçük kalpler çiziyoruz-
Hem nitelik hem nicelik, bu resmen süper güçtür. Gorillaz’la Gen Z eşliğinde stat doldurmak, Blur’le şeker babaları/şeker anaları Wembley’lerde gözyaşına boğmak, Song 2’da Air Jordan logosu gibi zıplatmak süper güçtür…
Writer’s Block, yani üretim kabızlığından zerre nasiplenmeyen Albarn’ın Gorillaz turnesi sırasında araya sıkıştırıp yazdığı yeni Blur albümü The Ballad of Darren, aniden duyurularak kaban cebinden çıkan 200 TL gibi mutluluk sebebi oldu. Graham Coxon kendi müzikal dünyasında weirdo’luk mesaisindeyken, Dave Rowntree siyaset kariyerinden erken emekli olmuşken, Alex James kendi çiftliğinde peynir ve şarapla sefa pezevenkliğini sürdürürken Albarn’ın ‘Alın, bakın bi’ diyerek karşılarına çıkardığı şarkılar bütünü olan The Ballad of Darren, Modern Life is Rubbish’in 20. yılını kutlamak için konserlere hazırlanan grubun eli boş, kıçı yaş gelmeyeceğinden emin hayranlarını haklı çıkardı.
Aslında resmi olarak hiç yok olmayan Blur’ün Hiatus görünümlü Şahin’cesine, pop-up dükkanmışçasına 8-10 yılda bir ortaya çıkışının bir önceki ürünü olan The Magic Whip’le The Ballad of Darren arasında bariz farklar mevcut. The Magic Whip’in göbek bağı grubun o dönemki Hong Kong turnesine bağlıyken, klimasız ve daracık bir stüdyoda klostrofobiyle senli benli kaydedilmişken, The Ballad of Darren’da içi boşaltılmamış bir melankoli ve bolca açık hava var. Melankolinin başrolünde ise Damon Albarn’ın yaşadığı kayıplar, özel hayatındaki türbülanslar var. Açık hava, aslında zifiri karanlıktan olma.
Tony Allen, Bobby Womack ve grubun uzun süreli turne menajeri Craig Duffy’nin hayatını kaybetmesi bir yana, hayat arkadaşı Suzi ile yaşadığı ayrılık albümün hemen her köşesine sinmiş durumda.

Albarn’ın çoğu zaman mors alfabesi kullanır gibi şifreli paylaştığı iç dünyası, The Ballad of Darren’la ilk kez bu kadar şeffaflaşıyor. Blur albümleri genellikle ait oldukları dönemin ruhu üstünde hak iddia edecek kadar baskındır. The Ballad of Darren’da ise çok daha sade ve zamansız, ego’su törpülenmiş bir Blur mevcut. Ego ve Damon Albarn’ın neredeyse eş anlamlı olduğunu düşünürsek, bu durum bile Blur için yeni bir şey.
Albümün ismi, ego’nun fazla kilolarını attığına işaret. Darren “Smoggy” Evans, grubun eski bodyguard’ı, hala Damon’la çalışıyor. Darren’ın Ballad’ı, Darren’ın Şarkısı, Deli Darren’ın Türküsü…
Burada Darren “Smoggy” Evans, aslında Blur’le yol almış tüm hayranları temsil ediyor. Blur’ün Darren aracılığıyla, hayranlarına adadığı bir albüm.
Britpop’un ham maddesi sayılabilecek Blur üçlemesi Life Trilogy’nin ruhundan da kesitler var, ‘Seni Gorillaz’dan gözüm ısırıyor’ diyeceğiniz anlar da, Damon’ın solo hikayesinden anektodlar da…
 
Arctic Monkeys’in beşincisi desek cuk oturacak prodüktör James Ford’un yapımcılığını üstlendiği The Ballad of Darren, Darren “Smoggy” Evans’ın Damon’ı yıllarca hakkında darladığı bir şarkıyla açılıyor. Albarn, Democrazy kaydında, 2003’te yarım yamalak duran Half A Song’u tamamlaması için yediği baskıyı muradına erdiriyor. The Ballad ismiyle minimal ama dokunaklı bir açılış. Graham Coxon’ın Damon Albarn’la oynaşan, bir elmanın yarısı vokallerini ne de özlemişiz…
Graham Coxon’ın Robert Fripp cesaret hapını yuttuğu St. Charles Square, dilediğinde ana akım şarkı yazabilen Blur’ün dilediğinde art school era’sına tek vesaitle gidebileceğini anımsatıyor. ‘Ukalalık gibi olmasın ama Bowie artık içimde yaşıyor. Artık onunla o kadar bütünleştim ki, yıllardır Bowie dinlemiyorum bile’ diyen Albarn’a, Bowie’nin Scary Monsters’ından ödünç alınmış gibi duran bu şarkıyla hak verebiliriz.
Yeni tekli olarak pek yakında Brit bayilerdeki yerini alacak Barbaric, günlük güneşlik nakaratıyla albümün merkez ilçesi konumunda. Bazı Blur şarkıları feel good movie izlemek gibidir, Barbaric’i de bu klasmana yazdık gitti. Feel Good Inc. be işte!

Russian Strings, albümün hiçbir zaman aşırı yükselmeyen temposunun özet görüntüsü sayılabilir. Albarn’ın son solo albümü The Nearer The Fountain…’dan sekip de buraya gelmiş gibi.
Graham Coxon’ın bir dönem Kenanplugged başlıklı unplugged konserler veren Kenan Doğulu formuna büründüğü The Everglades, çok bir şey olmuyormuş gibi görünen, bütünün parçası şarkılardan.

Grubun son 20 yıldaki en baskın şarkılarından biri olan ilk single The Narcissist, zaten fabrika ayarı olarak bünyelerdeki yerini aldı bile. Catchy şarkı nedir? Ha budur.
Goodbye Albert’la mini mini synth’ler arkadan iş çevirirken, bazı anlarda vahiy gibi inebilen ‘Bütün şarkılar biraz birbirine mi benziyor?’ hissi de kırılıyor.

 

Şarkılar dışarıdan hayli basic gözükse de, döneminin ve günümüzün en yaratıcı gitaristlerinden biri olan Graham Coxon, Damon Albarn’ın piyanosuna eş güdümlü gitarlar yazmaktan güzel Brit anasının ağladığını söylüyor.
Optimistik ve melankolik Far Away Island’ın ardından gelen Avalon, ne kadar da 90’lar Blur’ünü anımsatıyor değil mi? Bunu yaparken, kendini tekrar eden Blur hissi de vermiyor.
Kökler ve bugünler arasındaki ince çizgiden giderek, geçmişin tabloid meraklısı grubundan günümüzün münzevi adamlarına yaptıkları yatay geçişi çok güzel özetliyorlar aslında.
Bir dakika daha uzun olsa belki de yeni Tender aday adayı olabilecek The Heights, tıpkı albümün ismi gibi Blur hayranlarına adanmış bir sevda türküsü. Gözyaşlarınızı Selpak sponsorluğunda silebilirsiniz.
Orta yaşında Blur’ün hala söyleyecek bir şeyi olması, neredeyse 10 yıllık araları mazur görmemiz için yeterli bir sebep. 2 yıllık aralarla boş konuşsalar, Blur’ü Blur yapan her şey Marty McFly’ın aile fotoğrafı gibi silinebilirdi. İyi ki de öyle değil!
Puan: ⭐⭐⭐⭐
Albümü erkenden bizlere ulaştıran Warner Music Turkiye‘yi öpüyoruz.