dizi izleme alışkanlığı hakkında sevmediğimiz bir şey var

dizi izleme alışkanlığı hakkında sevmediğimiz bir şey var


çaktırmadan değişen düzen


Hayatımızın son yıllarında Netflix ile dahil olan binge-watching, dizi izleme alışkanlığımızı değiştirdi. Yayın platformlarından bağımsız olarak artık kablolu yayınlarda bile dizi saatini beklemek yerine Youtube’a düşünce izliyoruz. 

 

Yayın akışının popülerliği ve hakimiyeti, hangi hizmetleri kullandığımızdan hangi dizileri izlediğimize ve bunları nasıl izlediğimize (hepsini bir kerede veya her seferinde bir bölüm) kadar bize pek çok seçenek sundu. Seçim ve tercihlerimizin anında tatmin edilmesi, yayın platformlarının en iyi faydası haline geldi. Buna hızlıca alıştık. Fakat yolunda gitmeyen bir şeyler var. 

 

Yayın akışında seçemediğiniz tek şey, bir dizinin bir sonraki sezonunun ne zaman ve nasıl yayınlanacağıdır. Çoğu zaman, sevdiğiniz bir dizinin yeni sezonunun çekilip çekilmeyeceğini bilmiyoruz. Çoğunlukla çekilmiyor. YouGov’un yakın zamanda yaptığı bir ankete göre, Amerikalıların %46’sı bir diziyi izlemeye başlamadan önce dizinin finalini bekliyor. Ankete katılanların çoğu, bir dizinin yayından kaldırılacağı korkusunun orijinal dizileri izleme alışkanlıklarını etkilediğini söyledi.

 

Şimdi, yayın hizmetlerinin çoğalmasıyla birlikte tutarlılık kalmadı. Netflix’in “Mindhunter“ı ya da FX’in Hulu’daki “The Bear“ı gibi bazı diziler bir anda yayından kalkıyor. Max’in “The Sex Lives of College Girls” ya da Prime Video’nun “The Marvelous Mrs. Maisel” dizisinin son sezonu gibi bazı diziler önce birkaç bölüm yayınlıyor, ardından her hafta bir (ya da iki) bölüm yayınlanıyor. HBO’nun “Succession” dizisi ya da Apple TV+’daki “Shrinking” ve Disney+’daki “The Mandalorian” gibi bazı diziler ise her hafta bir bölüm yayınlıyor. Netflix’in “The Crown“, “You” ve “Stranger Things” dizileri gibi bazı diziler ise sezonları haftalar ya da aylar arayla yayınlanan iki parçaya bölüyor.

 

Bu tutarsızlığı rahatsız edici buluyoruz. Aynı platformdaki bazı diziler neden farklı şekillerde yayınlanıyor? Eskiden tüm sezonu tek seferde yayınlayan bazı platformlar neden bölümleri haftalık olarak yayınlamaya başladı? Bu kararlar izleyicilerin yararı için mi yoksa – daha büyük olasılıkla – işletmenin yararı için mi alınıyor?

 

 

Prime’da yayınlanan Invincible’ı senelerce bekledik. Tam kavuştuk, biraz izledik ve puff. Sezonun kalan yarısı nerde Allah biliyor. 

 

Bazı diziler bir çırpıda izlenmek içindir. Her hafta bölüm bölüm ayrılıp “Succession” benzeri bir hararetle analiz edilmemeleri gerekiyor. Netflix’in “Kuş Uçuşu” dizisinin ikinci sezonu bunun en güzel örneklerinden biriydi. Tüm sezon aynı anda yayınlandı ve tek bir günde diziyi bitirmek, kendimizi dizinin hikayelerine ve dünyasına kaptırmamızı sağladı. Her yarım saatlik bölüm haftalık olarak yayınlanmış olsaydı aynı keyfi yaşayabileceğimizi sanmıyoruz. 

 

İşte bu nedenle Prime Video’nun “The Summer I Turned Pretty“yi yayınlama şekli bizi çok şaşırttı. İlk üç bölüm Temmuz ayında yayınlandı ve ardından yayıncı sonraki beş hafta boyunca her hafta bir bölüm yayınladı. Alt tarafı bir gençlik dizisinin bir oturuşta tüketilmesi en iyisi. Aklımızda haftalarca yer işgal etmesine gerçekten gerek yok ve hak etmiyor da.

 

Ve Prime Video neden geçen yıl ilk sezonu bir kerede yayınlamayı ve bu yıl ikinci sezonu böyle uzatmayı tercih etti? 

 

Birkaç yıl önce Barry Jenkins “The Underground Railroad” hakkında konuşmuştu. Colson Whitehead’in aynı adlı romanından uyarlanan 10 bölümlük mini dizisi Prime Video’da bir kerede yayınlandı, ancak Jenkins izleyicilerin tüm içeriği bir oturuşta tüketmeye çalışmasını asla istemediğini söyledi. Kitabı bir film yerine TV dizisi olarak uyarlamaktaki amacının bir parçası da buydu.

 

Bunun yerine, diziyi bir bütün olarak yayınlamak izleyicilere ihtiyaç duydukları şekilde izleme seçeneği sundu. Bu seçim, özellikle bir program zor konuları veya tetikleyici olayları ele aldığında önemlidir. 

 

2000’li yılların başında, dizi izleme alışkanlıklarımız bir dizinin DVD diskinde kaç bölüm olduğu, TV kanalında yayınlandığı gece ile sınırlıydı. Televizyon izleme biçimimde çok daha fazla doğal kısıtlama vardı ve bunların etrafında büyüdük. Ardından platformlar bize izleme özgürlüğü tanıdı ve karşılığında tonla para ödemeye ikna etti. 

 

Çok sayıda yayın hizmeti için her ay çok fazla para ödeyen izleyiciler olarak, bunu nasıl yapacağımız, bizi eğlendiren ve şekillendiren programları nasıl izleyeceğimiz konusunda daha fazla seçeneğe sahip olmayı hak ediyoruz. Değişimler huzursuz ediyor.