albüm inceleme: tool – fear inoculum

albüm inceleme: tool – fear inoculum


yeni tool albümünü parça parça ince inceliyoruz


Hiç 13 yıl bekleyenle bekleyemeyen aynı olur mu? Bu sorunun cevabı bu yazıda… Uzun bir yazı ama sizin de hoşunuza gidebilir. Beklerim hepinizi.

Yeni Tool albümü, aydı maydı ayağım kaydı derken sonunda geldi. Albümün çıkışıyla birlikte bir değerlendirme / bilgilendirme yazısı yazmak da farz oldu. Çünkü 13 yıldır bu albümü bekleye bekleye bir hal oldum. Tool’dan da bir Chinese Democracy çıkmayacağı için merakımız daha da arttı.

-Ben Tool dinlemiyorum

-Niye? Böyle şeylere merağın yok mu?

Tool sevenler yıllar içinde azaldı -Editörün Notu: Yalan beyan, tam tersine arttı, hype müessesi sağ olsun- ama Tool dinlemek, Tool’dan hoşlanmak ya da Tool övmek, Rick and Morty sevmek gibi bir hal aldı. İlginç bir şekilde bu sene ufaktan bir Avrupa turnesi de yaptı grup. Biletler 170 Avro idi Berlin’de, ona da gidemedim ama şansa dansa Kuruçeşme Arena / İstanbul’da kendilerini izlemişliğim vardı. Hem de en önün de önünden. Danny Carey’ye 10-15 metre mesafede deniz manzaralı Tool konseri… Zaten o yıllardan sonra Kuruçeşme Arena da kapandı, yerine otopark motopark bi’ şeyler oldu. Yani hiçbir şey oldu, elden gitti, bizden gitti. Saç ektirenler bunu beğendi…

Grup Tool yıllar içinde gizemli ergen gibi takılmaya devam etti. İnternet siteleri zaten yıllardır garipti, iyice garipleşti. Davulcu kardeşimizin ürünleri, Maynard Efendi’nin Ayhan Sicimoğlu benzeri üretimlerini pazarladığı bir platform oldu. Neyse ki grup elemanları arada boş durmadı. Maynard, Puscifier’la ve A Perfect Circle’la ilgilendi, Danny Carey yan sanayi ekiplerle takıldı. Volta! adlı ekiple güzel bir albüm yaptı. Arada onunla bununla çaldı. Hopppp birden 13 yıl geçiverdi.

Yeni albümün çıkma tarihi yaklaştıkça Tool kendini internet üzerinden paylaşılabilir bir ‘şey’ haline getirdi. Çağa ve durumlara ayak uydurup önce bir Instagram hesabı açtı, sonra da Spotify ve benzeri tüm kanallara geldi. Tabii hala grubun konser DVD’si olan Salival hiçbir platformda yok ama olsun, tüm stüdyo albümleri var. O da bir şey.

2006’daki 10.000 Days sonrası herkes, ‘Bu elemanlar şimdi ne yapacak?’ diye düşünüyordu. Neyse ki albüm bu sorulara verilecek tüm cevapları veriyor.

 

Gelelim albüme dalmaya.

Öncelikle parçalar UZUN…

Evet, uzun. Albüm CD formatına 4 parçayı sığdıramıyor. Şimdi yüksek müsaadenizle tek tek, parça parça albümü vantuzlamaya başlıyorum. Buyurun dostlar buyurun.

 

Fear Inoculum

Albümden çıkan ilk tekli Fear Inoculum, 10 dakika 21 saniye ile hepimizin içini ısıtıyor ve tüm Tool sevenlere içten bir SA yolluyor. İlk parçadan da anlayacağımız gibi Maynard’ın vokaller tüm albüm boyunca bu seviyede kalacak. Olsun, eskisi kadar bağırıp çağırmıyor, sonuçta yaş da aldı adam. O kadar şarapçılığın da etkisiyle olmalı ki, Maynard albümde fısır fısır bir şeyler fısıldıyor sürekli. Cinci hoca gibi fısı fısı arkada küfür mü ediyor, bela mı okuyor anlamıyorsunuz. Albümün tamamında bu böyle. Hatta vokal özelinde albümü bu sefer daha rahat bırakmış Maynard. Hatta konserlerde de Maynard usta vokal yapmadığı zaman sahneden gazlayıp gidiyordu. Yeni albümde yukarıda Allah var, grup Tool güzel iş çıkartmış.

 

Pneuma

İkinci eser olan Pneuma, beklenen Tool tarzı bir girişle başlıyor. Yalnız girişten sonra bir giriş daha geliyor. İki introlu gibi bir eser. Delay’li tekrar eden gitarlardan sonra davul ve bas gitarımızı da piste alıyoruz. Vokallerde kullanılan tersine reverb efekti bana eski bir bilgisayar oyunu olan Sanitarium’daki menü seslerini hatırlattı ama size hatırlatması zor olabilir… (Kolay olsun diye Tool’un başka bir eseri
olan Vicarious’taki gibi diyeyim)

Poliritmik (-çalması, akılda tutması, sayması- kıllı diye çevireyim, kafalar şey olmasın) bir eser olan Pneuma’nın sözlerinde de kabaca:

Abisi nefes alıp vermek hayatta olduğumuzun işareti. Nefes önemli, hepimiz ‘bir’iz, büyük resmin ufak parçalarıyız, etimiz, derimiz, köklenelim ve çevremizle olan bağımızı gözden geçirelim, farkında olalım. Evren kainat, toz bulutu, hepsi biziz gibisinden adeta bir meditasyon havasında geçiyor.

Albümde gitarlar bu sefer biraz daha temiz tonlarda gibi geldi. Temiz derken ‘jilet’ desem daha iyi olur. Albüm cillop gibi duyuluyor. Kikler, baslar, ziller, vokaller, gitarlar ve dümbelekler tertemiz. Tool stüdyoda da temizci çalışmış. Boş yerler bomboş, dolular ful depo… Danny Carey’nin uzun süredir kullandığı ‘Mandala’ adı verilen elektronik davulları da davul dışındaki tüm ekstra vurmalılarda başarı ile icra edilmiş. Albümde davul bolca var evet. Hatta ilk parça Fear Inoculum’un sonuna doğru gelen alto üzerine seri baget yağdırma hareketleri hala aklımda. Hah tam onları dinlerken Pneuma’nın 8.50’lerinde gelen yoğun çift kik duygusu içinde kaldım. Parça bitmeye yazarken gitar partisyonu tekrar kafamız içinde dönmeye başladı… İkinci parça da bence tamam. Tool sevenler bunu da sevecek. Garantisi benim. Eser süresi: 11.52

 

Bu tayfa yıllardır Alex Grey adlı zatla takıla takıla kafaları kırmışlar belli şimdi. Zaten davulcu okült mokült ne varsa o kafalarda. Sağa sola acayip acayip şekiller çiziyor. Hatta bir önceki albümünde davulu bilmem ne gezegeninin bilmem nesine göre filan dizme kafalarındaydı. Zaten Kansaslı kendisi. Aleister Crowley diye manyak bir okültcü var, onun öğretilerine göre takılıyor. Vakıflara, cemaatlere, tuhaf inanışlara takılan bir birey. Neyse, herkesin inancı kendine, biz icraata bakalım.

 

Invincible

Aman da aman, albümde galiba ilk dinleyişte en sevdiğim parçaya geldik. İşte geliyor özel harekat! Invincible, kemiksiz 12 dakika 44 saniye, o yüzden yaya yaya dinleyebiliriz. Çok temiz bir 7/8 girişle başlıyor eserimiz. 7/8 üzerine 4/4 sayan Danny ve Justin başkan’ın da online olmasıyla vokallerimiz geliyor. Yine bir erkek çocuğu parçası ama bir yandan da bence gayet gaz dolu bir eser. Sözlerde mevzudan dönen ve tekrar mevzuya giden yorgun, yılgın bir zamanların yenilmez savaşçılardan bahsediyor. Hadi buna iyi niyetli bir okuma yapalım ve grubun kendisinden bahsettiğini düşündüğümüz şerhini koyalım. Zamanla bu da belli olur.

Ohh 5.13 gibi Danny’nin imza şıkır şıkır ride sesi de geldi. Kullanılan zil Paiste Stewart Copeland serisi. Parçanın ortalarına geldiğimizi bu zilin yoğun kullanımından anlıyoruz ve eserin 3. bölümü başlıyor. Bu sefer 9/8 şeklinde ellerimizi şakşaklıyoruz. Parça zaten gitar ve davulun farklı ölçülerde gitmesi geriliminden iyi besleniyor. Parçanın sonuna doğru eser Nekropsi parçasına bağlıyor. Çok da iyi bağlıyor. Ay trampet tonu çok güzel. Böyle reverb de vermişler serin serin. Kordsuz… Parça biterken baştaki 7/8’e geri dönüyoruz. Alto olarak kullanılan rototomlar da online. Bitir parçayı hoca, bittik!

 

Descending

Gelelim grubun uzun süredir konserlerde çalarak bizlere sızdırdığı Descending adlı esere. 13 dakika 38 saniye, size 13 olur. Girişteki auuu oouuu seslerini çıkartırız, güzel bir fade in yaparız bu işi çözeriz… Yok öyle değil. Adamlar tam bir atmosfer işindeler. Aynı dokuyu tekrar ede ede, yükselte yükselte atmosferlerini oluşturuyorlar. Bu parçada da ana tema ‘Yaklaşıyor yaklaşmakta olan’… Maynard efendi sözlerde ‘Hacılar sonumuz geliyor, yokuş aşağı frenleri patlamış bir kamyon gibi giden insanlık. Düşerek uçulmaz, süzülmek sonsuz değildir, en sonunda fukara sümüğü gibi yapışıveririz yere maazallah (son kısmı benim yorumum)… Mevzunun sakatlığına uyanmak lazım. Uyanalım, kendimize gelelim, o kapıları zihnimizde ve vücudumuzda açalım’ gibisinden biraz karamsar, biraz harekete geçmenin öneminden bahseden, biraz da engellenemeyecek sonumuza bir ağıt gibi takılmış.

 

Culling Voices

Albümün atmosferik ve biraz da bunalım tarafından bir parçayla karşı karşıyayız. Sözleriyle sanki bireyin bireyle derdini anlatan bir hali var. Zaten Fear Inoculum, genelde sanki kendisiyle uğraşan, kendi dertlerini başka dertlere katan ve gündelik sorunlara çözümler arayan bir kişinin iç sesi gibi. Albümün en karanlık parçalarından biri sizleri 10 dakika bunaltmaya bekliyor.

 

Chocolate Chip Trip

Davul solo tarzında bir parça. Oh ya sonunda limitsiz Tool davulu dinleyebileceğiz. Danny başkan önce kendisi bir loop oluşturuyor, sonra o loop’un üzerine yardır baba yardırıyor. Güçlü ve acayip bir dinamiğe sahip bir parça. Kulaklıkla ya da güzel bir sistemle serin serin dinlemenizi öneririm.

 

7empest

Albümün en uzun parçalarından biri olan 7empest, aynı zamanda harika bir kapanış parçası. Tabii albümün dijital versiyonunda bu parçadan sonra da bir eser var fakat, bu parçayla Tool hesabı kapatıyor, bebeleri pistten alıyor ve kendilerine olan hasretimizin susuzluğunun üzerine 5 litrelik şaşal döküyor. Yapısal olarak bana Undertow zamanını ve Aenima zamanını anımsattı. Maynard’ın sesi en çok bu parçada çıkıyor. Belki de eski Tool albümlerini anımsatmasının sebebi biraz da budur. Parçada yine feci taramalar var. Davul altolarla sizi döverken, Justin başkan da bası bası veriyor. Gitarlar temiz, tertemiz. Evet, sonunda şükür kavuşturana.

Suç ve ceza

Yeni Tool albümü beklediğinize değecek. Beğenen daha çok beğenecek, beğenmeyenler de zamanla beğenecek gibi görünüyor. Parçalar yapıları itibariyle tekrar tekrar dinlenecek ve farklı katmanlarıyla bizi içine çekecek türden. Artık bir süre kafam rahat. Serin serin dinlerim.

 

kaan sezyum