albümün hikayesi: talking heads – fear of music

albümün hikayesi: talking heads – fear of music


müzikten korkmayın


Talking Heads’in Fear of Music albümü; rock and roll tarihine yeni bir soluk getirip rotasını tek düzelikten kurtardığı için 1970’lerin ganimeti olarak görülür. Yaratıcılıkla ilgili belgesellerde yapımcı Brian Eno’nun albüme katkıları konuşulur ve üretim kabızlığı yaşayan sanatçılar için bu albümün çıkış hikayesi yol göstericidir.

Talking Heads, üçüncü albümleri olan 1979 tarihli Fear Of Music‘i kaydetmeye başladıklarında büyük bir çıkış yakalamıştı. Bir önceki albüm More Songs About Buildings And Food, New York’lu grubun listelerde tırmanmasına, “piyasada varız” demelerine sebebiyet vermişti. Grup, ABD’nin etkili TV programları Saturday Night Live ve American Bandstand’de yer almış, turne sayıları giderek artmış ve dünya çapında önemli bir takipçi kitlesine ulaşmıştı.

 

 

Zaman geçti, yeni albümün vakti geldi. Grubun içerisinden sanat geçiyordu. Birçok grup, bu tür bir başarıyı kolay yolu izlemek ve formülü tekrarlamak için bir işaret olarak almış olabilir. Talking Heads bu tür bir grup değildi. Bunun yerine, şarkı besteleme yöntemlerini tamamen değiştirdiler ve yapımcı Brian Eno’nun da desteğiyle müziklerini yaratıcı ve heyecan verici kılmak için yeni kayıt yöntemlerine yöneldiler. Mesela şarkıları kaydetme noktasında bile farklı bir rota izlediler. Davulcu Chris Frantz‘ın 2020 tarihli otobiyografisi Remain In Love‘da açıkladığı gibi:

“Albümü Tina ile yaşadığımız evin çatı katında kaydetme fikrine yükseldik. Albümün müziği çoğunlukla orada yazılmış, düzenlenmiş ve prova edilmişti. Prova alanımızın akustiğinin önceki iki albümümüzle ilginç bir tezat oluşturacağını düşündük.”

More Songs About Buildings And Food albümünde müzikal ufuklarını genişletmelerinde Brian Eno’nun etkisi büyük olsa da, bu albümdeki şarkılar çoğunlukla solist David Byrne tarafından geleneksel şarkıcı-söz yazarı tarzında bestelenmişti. Fear Of Music ile Talking Heads bu çalışma tarzını terk etti ve grup daha jam tabanlı parçalar yaratmaya başladı. Frantz, “Bu şarkılar üzerinde haftalarca çalışıyorduk ve çalışımız gerçekten enerjik ve sürekliydi. Kaydettiğimiz şarkılar çoğunlukla uzun jam session’lardan çıktı. Harika bir groove ve tempo yakalayana kadar jam yaptığımız bir süreç geliştirdik… Müzik gerçek bir işbirliğiydi. David kaset kaydını söz yazmak için eve götürüyordu.”

 

 

Bu yeni yöntemin en radikal tezahürü, Fear Of Music’in açılış parçası “I Zimbra” ile geldi; enerji dolu bir tribal funk egzersizi olan bu parçada geleneksel sözler yerine Dada sanat akımının Alman şairi Hugo Ball’un saçma sapan heceleri yer alıyordu.

Brian Eno, bir gün plak dükkanına girip kapağını beğendiği plakları toplar. Eve gelip dinlediğinde Nijerya müziği ile tanışır ve ufku genişler. Grup bu Afrika esintili müziği durmadan çalmaya başlar ama bu şarkıya bir de söz gerekmektedir. Brian Eno, aradığı yapıbozumcu sözleri tam da bu amaç doğrultusunda çıkmış dadaizm şiiri olan Gadji beri bimba’da buluyor. Şiir, milliyetçiliğin arşa çıktığı I. Dünya Savaşı atmosferine karşı, anlamsızlığın özgürleştiriciliğini savunmak için Hugo Ball’un yazdığı tamamen anlamsız sözler bütünü. Albümün ilk şarkısı bu şiir ile Afrika sound’ının buluşmasıyla gerçekleşiyor. I Zimbra, yaratıcılığın nasıl çalıştığına örnek verilen bir şarkı olarak tarihe geçiyor.

Gadji beri bimba clandridi
Lauli lonni cadori gadjam
A bim beri glassala glandride
E glassala tuffm I zimbra

 

 

Albüm boyunca şarkılar yabancılaşma, istikrarsızlık ve modern yaşamın saçmalığı ile devam ediyor. Cities‘in sarsıntılı, kablolu diskosunda Byrne çeşitli potansiyel memleketlerin değerlerini tartışırken kendi kendine bağırıyor; amansız Life During Wartime, şehir gerillalarının günlük rutinleriyle ilgileniyor; Air‘in paranoyak seğirmesi Byrne’ın görünmez çevremizin bile bu modern dünyada bize zarar verebileceğini öne sürdüğü bayıltıcı bir nakarata yol açıyor:

“Air can hurt you too.”

Fear Of Music, Byrne’ün “Heaven is a place/A place where nothing/Nothing ever happens” diye mırıldandığı Heaven‘ı da içeriyor. İster mükemmeli aramanın bilgeliğini sorguluyor, ister ölümlülükle hesaplaşıyor olsun, bu Byrne’ün tarafsız ve muğlak dünya görüşünün tipik bir örneği oluyor.

3 Ağustos 1979’da yayınlanan Fear Of Music, Talking Heads’in ufkunu genişletmekle kalmadı, sadece ABD’de yarım milyondan fazla kopya satarak rock and roll’un tekdüze rotasını bozmaya başladı. Ardından gelen art-pop başyapıtı Remain In Light ise Talking Heads’in korktuğu son şeyin gerçekten müzik olduğunun bir başka kanıtıydı.