david fincher sinemasında renklerin önemi

david fincher sinemasında renklerin önemi


paletine kurban


Çağımızın en yetenekli sinemacılarından David Fincher’ın filmlerini sevmemizin sebebi genel olarak filmlerin içinde yaratılan karanlık atmosferler, özenle oluşturulmuş çekim açıları ve kendine has sinema dili olsa gerek. Filmlerdeki olay örgülerini de ekleyebiliriz buna fakat bildiğiniz üzere Fincher senaryo konusunda pek de usta bir isim değil. Aksine, kendisinin üç adet kısa film senaryo konsepti dışında yazım konusunda herhangi bir işi yok. Fakat ustamızın Fight Club, The Social Network, Gone Girl, Se7en ve The Curious Case of Benjamin Button gibi filmlerindeki görsellik, kalite olarak kimi zaman senaryonun çok daha ötesine geçiyor. Bu başlıkta Fincher sinemasındaki görselliğin pek de ele alınmamış tarafını konuşacağız. Evet, renklerden bahsediyoruz.

Sinemada “renk” deyince akıllara gelen birkaç yönetmen vardır. Wes Anderson, Stanley Kubrick, Nicolas Winding Refn, Wong Kar-Wai ve Jean-Luc Godard bu yönetmenlerden birkaçı. Google’da “rengi en iyi kullanan yönetmenler” şeklinde bir aratma yapsanız Fincher’ı bulmanız biraz zor. Fakat aslında Fincher’ın renk kullanımı filmlerinde sandığımızdan da büyük bir önem taşıyor. Renklerde desatürasyon yani soluklaştırmanın kullanımı Fincher’ın şu meşhur karanlık atmosferini yaratmasında büyük bir paya sahip. Keza, bu atmosferin karakterlere taşınmasında da öyle. Sinemayı odağına alan StudioBinder isimli bir YouTube kanalı, bu durumu Fincher filmlerinden görsellere yer vererek ve hem Fincher’dan hem de yönetmenle daha önce beraber çalışma fırsatı bulan birçok yapım tasarımcısı ve görüntü yönetmeninden alıntılar yaparak detaylı bir şekilde inceliyor.

Bahsi geçen videoyu hemen aşağıdan izleyerek Fincher sinemasında renklerin aslında ne kadar önemli olduğunu görebilirsiniz. Buyursunlar.