oldboy sonrası güney kore sineması

oldboy sonrası güney kore sineması


sadece intikam filmi değil, milatsın


Oldboy’un üzerinden 20 sene geçti ve Güney Kore sineması bu filmi milat alacak şekilde kendini çok geliştirdi. Parasite’ın 2020‘de En İyi Film Akademi Ödülü‘nü kazanması, otör yönetmen Bong Joon-ho ve Güney Kore sineması için tarihi bir ana işaret ediyordu. Bazı Amerikalı izleyiciler uluslararası bir filmin En İyi Film ödülünü kazanmasına şaşırmış ve sinirlenmişti. Çünkü Akademi, Oscar kurulduğundan beri en iyi filmi hep Amerikalılara veriyor, dünyanın geri kalanındaki filmleri ise “Uluslararası” kategorisine sıkıştırıyordu.

Her sene en az bir tane Güney Kore filminin bizim de ülkemize gelmesi, Cannes gibi festivallerde Güney Kore lobisinin yerini sağlamlaştırması ve yeni Uzak Doğulu yönetmen adlarına aşinalığımızın artması, Park Chan-wook‘un bu hafta 20 yaşına giren unutulmaz başyapıtı Oldboy ile başladı diyebiliriz. Filmin tür kategorizasyonuna meydan okuyuşu, komediden aksiyona, gerilime, korkuya çevik bir şekilde geçiş yapması ve bu türlerin nihayetinde üst üste binmesi dünyanın film çevrelerini ve bizi çok etkilemişti.

Oldboy, bir intikam hikayesi olarak etiketlenmiş olsa da, bundan çok daha geniş kapsamlı, modern bir sinemacılık örneği. 20 sene önce bu film, Amerikan sinemasının sonunu tahmin edebildiğimiz formülize aksiyon filmlerinin arasında parlamıştı. Oldboy; intikam üçlemesinin aslında ilk filmi. Sympathy For Mr. Vengeance (2002) ve Lady Vengeance (2005) filmleriyle üçleme tamamlanıyor.

Güney Kore’nin sinemaya yönelmesi daha eski. Jurassic Park’ın hasılatının ülkenin dev yatırımlarına eşdeğer olduğunu fark eden dönemin Güney Kore Devlet Başkanı, devlet eliyle sanat yapmak için gençleri adeta asker gibi eğitiyor. 1988‘de Güney Kore hükümeti uluslararası filmlerin ithalatı üzerindeki kısıtlamaları kaldırarak Hollywood filmlerinin sinemalarda gösterilmesine izin vermesinden beri Park Chan-wook ve Bong Joon-ho gibi gençlerin kafası açılarak farklı bir rotaya saptı. Başlangıçta Güney Kore’nin gişe rekorları kıran filmleri, o dönemde Hollywood’un hit filmlerine benzer bir model izliyor, casuslara ve polislere odaklanıyor, silahlı çatışmaların yanı sıra heyecan verici kedi-fare oyunları sunuyordu. O sıralarda Amerika, Güney Kore’nin büyüyen endüstrisinden büyük ölçüde habersiz kaldı. Ta ki Oldboy’a kadar. Oldboy, 2004 yılında Cannes Film Festivali’nde büyük ödülü kazandığında bir değişim yaşandı. ABD’li izleyiciler sadece Güney Kore’nin film yapım hareketinin farkına varmakla kalmadı, aynı zamanda ABD’li dağıtımcılar da kullanılmayan bir pazar olduğunu fark etti.

İntikam Üçlemesi’nin yanı sıra Jee-woon Kim’in A Tale Of Two Sisters (2003), Bong Joon-ho’nun Memories Of Murder (2003) ve The Host (2006) filmleri Kore sinema kanonunun popüler filmleri haline geldi. Aynı dönemde Hollywood, The Ring’in (2002) başarısının ardından Japonya’dan korku filmlerini yeniden çekmekte başarılı oluyordu. Bu durum sonunda Güney Kore filmlerinin Hollywood’dan uyarlandığı kısa bir flört dönemine yol açtı; A Tale Of Two Sisters, The Uninvited (2009) olarak yeniden çekildi ve Spike Lee kendi Oldboy (2013) versiyonunu yaptı. Bu flört döneminden çıkan iki kültürün kaynaştığı filmler başarılı olmadı. Fakat süreci devam ettirdi.

2010’lu yıllar, Bong Joon-ho’nun kıyamet sonrası Snowpiercer (2013) ile Okja (2017) gibi Güney Koreli sinemacıların yönettiği ve Hollywood oyuncularının rol aldığı bir film dalgası getirdi. Güney Kore filmleri kült DVD meraklarının ötesine geçerek popüler sinema ve yayın atraksiyonları haline geldi. Yeon Sang-ho‘nun zombi filmi Train To Busan (2016), Na Hong-jin’in The Wailing’i (2016) ve Lee Chang-dong’un Burning’i (2018) Güney Kore filmlerinin erişilebilirliğine katkıda bulundu ve Parasite’in (2019) 2020’de En İyi Film Oscar‘ını kazanmasıyla sonuçlandı. Ödül sezonu boyunca Bong Joon-ho sık sık İngilizce konuşan izleyicilerin yabancı dildeki filmlere altyazıları nedeniyle sırt çevirmeyeceklerini ve uluslararası filmleri arayarak sinema bilgilerini genişleteceklerini umduğundan bahsetti.

Ödül konuşmasında bahsettiği durum maalesef gerçek. Biz alışmış olsak da Amerika ve anadili İngilizce olan ülkeler altyazılı film izlemeyi cahilce garipsiyor. “Dublajı yok mu bunun?” diyor. Amerika halkının cehaletini hafife almamamız gerekiyor. Hwang Dong-hyuk’un Squid Game’i (2021) Netflix‘in en çok izlenen dizisi oldu ve yayın devinin daha fazla Güney Kore filmi ve televizyonuna yatırım yapmasına yol açtı.

En son, geçen senenin kaliteli filmlerinden olan Park Chan-wook’un Decision to Leave filmine bayılmıştık. Amerika dünya üzerinde kendilerinden başka kültürler olduğunu kabullenmeye çalışadursun, Güney Kore sinemacılığından seçkileri izleyip paylaşmaya devam edeceğiz.