okyanusun ters tarafından yükselen korku sineması

okyanusun ters tarafından yükselen korku sineması


avustralya ve yeni zelanda korkuları


En iyi korku filmlerini hangi ülke yapıyor? Bu, türün hayranları arasında sıkça ve acımasızca tartışılan bir soru. Mesela Japonya bize Ringu, Ju-On ve Audition gibi klasikleri bahşetti. A24 ,ABD‘de çıtayı yükseltmeye devam ediyor. Fransız aşırılığı ve Giallo gibi saygı duyulan alt türler ise Avrupa’dan doğdu. Zavallı Avustralya ve Yeni Zelanda, çoğu zaman kendilerini bu muhabbetin dışında bulabiliyor.

 

Avustralya ve Yeni Zelanda korku sinemaları, kasvet ve mizah ile karakterize edilen spektrumun birbirlerine göre zıt uçlarında yer almaktadır. Komediler Yeni Zelanda’nın ekmeği ve tereyağıdır. Coğrafyanın kaderi, buradaki film endüstrisinde çarkları; yalnız çocukların, zamanın gerisinde kalmış kasabaların ve yüce dileklerin hikayelerinin döndürmesi eğilimindedir.

 

Avustralya da devasa boyutuna rağmen izolasyondan etkileniyor. Ülke fiziksel olarak dünyanın en büyük 6. ülkesi olsa da, uçsuz bucaksız ve ıssız bölgeleri gerçek hayattan sonsuz korkular barındırıyor. Örümcekler ve yılanlar, uçsuz bucaksız taşranın vahşetiyle kıyaslandığında hiçbir şey. Çorak toprakların acımasızlığı, Avustralya korku sinemasının tonunu belirliyor.

 

Gamechanger Avustralya Korkusu: Saw

2004 yılında Saw, önceki on yıllarda The Texas Chainsaw Massacre, Halloween ve Blair Witch’in yaptığı gibi halkın gözünde korkuyu yeniden tanımladı. Filmin Amerika’da çekildiği göz önüne alındığında genellikle gözden kaçan şey, yönetmen James Wan ve senarist Leigh Whannel’in Avustralyalı; ülkenin batı kıyısındaki Perth ve doğusundaki Melbourne’den olmalarıdır. SE7EN’den esinlenen bir suç-korku filmi olan 1,2 milyon dolar bütçeli Saw’un kahramanları metruk bir tuvalete zincirlenerek bir irade oyunu oynamaya zorlanıyor. Tüyler ürpertici insan tuzaklarıyla işkence pornosunu bir tür olarak sağlamlaştıran Saw, ilk etapta olumsuz eleştirilerin eksik olmadığı bir filmdi. Ancak gişe rakamları yükseldi ve kültleşerek bir takipçi kitlesi oluştu. Son film, Saw X’in Eylül ayında gösterime girmesiyle birlikte, seri türün meraklıları tarafından bir hayranlık rönesansı geçiriyor. 

 

Bizdeki adıyla Testere’nin olağanüstü başarısından sonra Wan ve Whannel yazar/yönetmen ikilisi Insidious’u yarattı, ardından Wan, The Conjuring Universe’ün tek yaratıcısı oldu. İkili birlikte korku sinemasını değiştirdi. Sadece onlar da değil.

 

 

Oscar’lı Peter Jackson Gore’u

Yeni Zelandalı Peter Jackson hiç şüphesiz yüzyılın en önemli yönetmenlerinden biri. En kayda değer tür filmleri olan Braindead, ve Bad Taste, izleyicisine yarın yokmuş gibi parlak kırmızı kan ve mide bulandırıcı irin fışkırtan, mide bulandırıcı derecede kanlı slapstick korku filmleridir. 

 

Korku türünde bir drama olan “Heavenly Creatures”, Jackson’ın kariyerlerini güçlendirdi ve En İyi Özgün Senaryo dalında ilk Akademi Ödülü adaylığını kazandı. Tuhaf ve düşünceli gerçek suç anlatımı, Jackson’ın her zamanki filmlerinden şüphesiz bir sapmaydı.

 

 

Chucky’nin Gelini: M3GAN

Uluslararası alanda 2022’nin hit filmi M3GAN, Invercargill’de doğan ve en çok komedi dizisi The Jaquie Brown Diaries ve 2014’ün yerel korku-komedisi Housebound’u yazıp yönetmesiyle tanınan Yeni Zelandalı Gerard Johnson tarafından yönetildi.

 

Yeni Zelanda korku sinemasında iğrençliğin ve kampçılığın neden bu kadar yer tuttuğunu tam olarak söylemek zor. Belki de birçok Yeni Zelandalının kırsal kesimde yetişmiş olması onları o kadar çok şeye maruz bırakmıştır ki, şoke olmak için sınırları daha da zorlamaları gerekmektedir. Daha 10 yaşına gelmeden bir buzağı doğurmuş, bok küremiş ve bir tuzaktan kurtlanmış bir keseli sıçan leşi çıkarmışsanız, yetişkinliğinizde pek fazla şeyden iğrenmezsiniz.

 

 

Avustralyalı Youtuber’lar

Avustralya korku sineması, kendine özgü ayırt edici özelliklere sahiptir. Testere serisinin meşhur ettiği son derece tüyler ürpertici şiddetin yanı sıra, Avustralya korku sinemasına gerçek bir kasvet hakimdir. Son Avustralya filmi Talk To Me (Danny ve Michael Philippou’nun yönettiği), korku severler arasında büyük yankı uyandırdı ve dram yükü sebebiyle de Hereditary ile karşılaştırıldı. Umutsuzluk hissi filmin son jeneriğine kadar devam ediyor. 

 

 

Aile Meselesi: Babadook

Travma korkusu, anne baba problemleri hakkında yapılmayanı yapan, bu konularda sıklıkla referans noktası olan Avustralya menşeli The Babadook, kuru, yoğun ve acımasız bir ustalık eseri. Özünde kederle ilgili bir hikaye ve bunu Amerikan işlerinde daha sık görülen parlaklıktan uzak bir şekilde ele alıyor.

 

Yeni Zelanda ve Avustralya sinemasının korku tarihinde kendine özgü bir çizgi çizdiğine şüphe yok. İzleyicileri ciyaklatıyor, ağlatıyor ve gerçek dehşet içinde çığlık attırıyor. Filmler, en tuhaf fantezilerimizi ve en rahatsız edici gerçekleri belgeleme gücüne sahipler ve doğası gereği sonsuza dek tüketilmeye teşne olacaklar. Okyanusun öte tarafındaki film yapımcıları, ister semtlerinin çok küçük olması, ister taşranın sonsuzluğu olsun, kaçacak hiçbir yerlerinin olmamasının dehşetine odaklandılar.