oscar’da görsel efekt kısa listesine giren animasyon

oscar’da görsel efekt kısa listesine giren animasyon


tabii ki across the spider-verse


Bir animasyon filminin görsel efekt Akademi Ödülleri kısa listesine girmesi alışılmadık bir durumdur ve adaylık kazanması daha da nadirdir. Ancak bu sezon Sony Pictures Animation‘ın kalitesiyle akıl kaçırtan Spider-Man: Across the Spider-Verse filmi, Pixar’ın 2020 yapımı Soul filminden bu yana son 10’a kalan ilk animasyon filmi oldu.

 

Bugüne kadar sadece 1993 yapımı The Nightmare Before Christmas ve 2016 yapımı Kubo and the Two Strings (her ikisi de stop-motion) ile Jon Favreau’nun 2019 yapımı The Lion King‘i (eğer bunu animasyon filmi olarak kabul edenlerdenseniz) VFX Oscar adaylığı kazanmıştı. Across the Spider-Verse’ün seçilmesi, animasyon olarak kabul edilenler ile görsel efekt olarak görülenler arasındaki çizgilerin bulanıklaşmaya devam ettiğinin altını çiziyor.

 

Oscar ödüllü Into the Spider-Verse’ün devamı olan Across the Spider-Verse yine Miles Morales’i takip ediyor. İlk filmin üstüne koyamayacağını düşünüyorduk fakat bu film, genişletilmiş Spidey kadrosu ve daha da çılgınlaşan çoklu evrenleriyle bunu başarıyor. Film için Phil Lord ve Christopher Miller yazar ve yapımcı olarak geri döndüler ve üçlü bir yönetmen kadrosu oluşturdular: Joaquim Dos Santos, Kemp Powers ve Justin K. Thompson.

 

Into the Spider-Verse ve The Mitchells vs. the Machines gibi filmlerde de imzası bulunan görsel efekt süpervizörü Michael Lasker, “Bu filmde çoklu evreni yaratmak çılgın bir deneyimdi” diyor. “Miles’ın dünyası bir nevi temeldi … ve sonra yaratmamız gereken beş evren daha vardı, hepsi farklı sanatçılardan esinlenmişti, hepsi farklı tekniklere sahipti. Çok fazla gelişme oldu. Çok fazla işbirliği yaptık.”

 

Filmde yaklaşık 3.000 ayrı mizansen olduğunu belirtiyor. Lasker sözlerine şunları da ekliyor: “Bu, ister animatör, ister doku ressamı, ister sanatçı ya da geliştirici olsun, her biri farklı türde çalışan 1.000 sanatçının yaptığı 3.000 resim gibi bir şey. Gerçekten de bu filmi yapmak için emek harcayan bir ekip var.”

 

Gwen Stacy’nin dünyasının en zorlayıcı dünya olduğunu anlatıyor. “Jason Latour’un çizgi roman sanatıyla karıştırılmış sulu boyaya dayanıyordu. Hiç boya olmayan, sadece beyaz renkli ve saçaklı alanlarımız vardı çünkü Gwen’in dünyasının hissi, duyguları için bir ruh hali halkası olmasıydı. Yani odağı neredeyse, düşünceleri neredeyse, ayrıntılar da orada olacaktı, sonra boş bir tuval gibi neredeyse hiçbir şey kalmayacaktı ve her mizansen onun ruh halini yansıtacaktı. Yani ışık değişiyor, renkler değişiyordu.”

 

Lasker sadece Gwen’in dünyası için değil, çoklu evrendeki diğer dünyalar için de kullanılan yeni araçlar geliştirildiğini belirtiyor. “Fırça darbeleri için yeni araçlar geliştirmemiz ve her çekimi farklı bir resimmiş gibi ışıklandırmamız gerekiyordu.

 

“Standart bir ışık donanımı yapılan ve tüm sekansın eşit aydınlatıldığı denenmiş ışıklandırma ilkelerine güvenemezdik. Dolayısıyla her çekim farklıydı” diye ekliyor. “Sonra karakterlerin hareket etmesini, performans sergilemesini ve kameraların hareket etmesini sağlamak zorundaydık. Önce tabloyu boyuyoruz. Sonra tablonun içinde hareket ediyoruz.”

 

Gwen’in evren boyutuna (Earth-65) ek olarak, Pavitr Prabhakar’ın boyutu Mumbattan (Earth-50101), 1970’lerin Hint Indrajal Çizgi Roman serisinden ilham alan Manhattan ve Mumbai’nin bir karışımı; Miguel O’Hara’nın boyutu Nueva York (Earth-928), geleceğin bozulmamış New York’u; Spider-Punk’ın Londra’daki erken dönem Punk sahnesine dayanan dünyası; ve tabii ki Morales’in Brooklyn ve Manhattan’da geçen boyutu (Earth-1610) için ayrı stillerde çalışıldı.

 

VFX Oscar yarışında ayrıca The Creator, Godzilla Minus One, Guardians of the Galaxy Vol. 3, Indiana Jones and the Dial of Destiny, Mission: Impossible – Dead Reckoning Part One, Napoleon, Poor Things, Rebel Moon – Part One: A Child of Fire ve Society of the Snow bulunuyor.