true detective’e dördüncü sezonda “reset” atılıyor

true detective’e dördüncü sezonda “reset” atılıyor


ilk eleştiriler pozitif


Halen akıllarda, şurada burada paylaşılan kesitleriyle ve sigara içen Matthew McConaughey’i ile özdeşleşen ilk sezonuyla kalmış True Detective’in sessiz sedasız dördüncü sezonu yayınlanmak üzere. Zaten True Detective bir süredir True Detective gibi hissettirmiyordu. Neo-noir fenomeninin ilk sezonunun yeni bir dönemi başlatmasının üzerinden on yıl geçti. Her sezon oyuncu kadrosu değişti. Başarısız bir ikinci sezonun ardından Mahershala Ali‘nin başrolde olduğu ve diziyi Güney noir köklerine döndüren üçüncü sezonla temellere geri dönüş fikri bile eski popülaritesini geri getiremedi.

 

True Detective dördüncü sezonda büyük bir sıfırlama yapıyor. Güney Amerika’nın amansız sıcağı yerine Alaska kışının affetmez soğuğunu deniyor. Erkek dedektif ikilisi yerine iki başrol kadınla macerasına devam ediyor. Tüm bu unsurlar bir araya gelerek True Detective’in Night Country alt başlıklı 4. Sezonunu, dizinin ilk sezonundan bu yana en heyecan verici ve potansiyelli sezonu haline getiriyor.

 

Sezonun başrolünde Jodie Foster var. Alaska’nın Ennis kasabasının polis şefi Liz Danvers rolünde, yerli halkın çevre kirliliğine ve güçlü bir maden şirketine karşı savaştığı küçük bir kasabada işini icra ediyor. 

 

Bu kasabanın sınırında, sekiz araştırmacının bir gece aniden kaybolduğu bir kutup araştırma istasyonu bulunmaktadır. Araştırmacılar birkaç gün sonra buzun içinde çırılçıplak donmuş halde bulununca, bu tuhaf vakanın kayıp bir yerli kızla bağlantısı Danvers ve eski ortağı Evangeline Navarro’yu (Kali Reis) yıllar süren bir gizemi çözmek için isteksizce yeniden bir araya gelmeye zorlar.

 

Foster’ın baş dedektiflerden biri olarak seçilmesi The Silence of the Lambs‘a açık bir gönderme ama dizinin kış ortamı kadar sert ve acımasız bir performansla Liz Danvers’ı Clarice Starling’den anında ayırıyor. Danvers duygusuz, düşüncesiz ve hatta bazen kendisine en yakın insanlara karşı acımasız. Yerli üvey kızı Leah (Isabella Star LaBlanc) ile gergin bir ilişkisi var ve evli erkeklerle yaşadığı çeşitli ilişkiler nedeniyle kasabadaki neredeyse herkesi kendine yabancılaştırmış durumda. Foster’ın böylesine sevimsiz bir karakteri canlandırmaktan zevk aldığı açık; Danvers’ın ağır paltosunu savaş zırhı gibi giyiyor ve giderek karmaşıklaşan bir davada kaşlarını çatarak ilerliyor.

 

True Detective: Night Country, önceki sezonların sadece serpiştirdiği korku unsurlarını kucaklayan yapıya sahip. Kış mevsiminin hüküm sürdüğü Alaska kasabasını çevreleyen uçsuz bucaksız, ezici karanlık, True Detective’de alıştığımız doğaüstü dehşete katkıda bulunuyor. John Carpenter‘ın The Thing‘inden bariz ilham alınmış. Doğaüstü unsurları yerli hikayesiyle birleştirmek hem anlatı açısından akıllıca hem de duygusal açıdan derin bir etki bırakıyor.  

 

Night Country, True Detective’in ihtiyaç duyduğu radikal yeniden keşif gibi hissettiriyor. Karanlık, kirli, gizemli, korku ve bilinmezlik dolu. True Detective’i ilk etapta bir fenomen haline getiren şey, yakıcı bir karakter dramasıyla örülmüş bu tekinsizlik duygusuydu; Night Country bu yönü daha da garip ve aldatıcı bir sezonla geri getiriyor. Dizinin bir kez daha fenomen olabilmesi için ihtiyacı olan şey bu mu?

 

True Detective 4. Sezon prömiyerini 14 Ocak’ta HBO’da yapacak.