limitimiz göğün sonu, köklerimiz yerin dibi: can temiz

limitimiz göğün sonu, köklerimiz yerin dibi: can temiz


anlat be punk müziğin renkli şovalyesi


Can Temiz’in 3 şarkıdan oluşan EP’si “Göğün Sonu Yerin Dibinde” 7 Temmuz’da Warner Music Turkiye etiketiyle yayınlanarak kulaklarımızı içten fethetmişti.  Albümde “Beni Güzelce Öldür”ün yanı sıra iki yeni şarkı olan “Dünyanın Sonunda Kiraz Çiçekleri” ve “Nahoş Bir Peri”nin yer aldığı bu EP sonrasında bir EP daha yayınlanacak. Mevzuya 2 yeni şarkı da eklenerek tertemiz bir albümle meramını noktalayacak.

Şefler şefi Can Temiz, punk müziğin insafsız kudreti gibi hissettiren kariyeri ve hüznün içinde açan kiraz çiçeği şekli yeni EP’si hakkında konuşuyor. Can Temiz’le albümünün kariyerindeki önemi, dönüm noktaları, duygusal roller coaster’ları ve hayatta tercih ettiği kontrast üzerinde durduk. Tabi sonrasında AI dedikodusu yaptık.

Bugüne kadar farklı grupların başarılı bir parçasıyken bir süredir solo devam ettiğin kariyerinde kendini tam olarak ve bütün çıplaklığınla ifade ettiğini görüyoruz, dinliyoruz. Geçirdiğin bu fazlar esnasında sonradan dönüp baktığında “dönüm noktası” hissettiğin bir an var mı? Bize bu eşiği tanımlar mısın?

Teşekkür ederim, ben de tam olarak öyle hissediyorum. Sanırım daha da sert ve karanlık müzikler yapmak istediğimi fark edip o zamanki “Seven Day Sleep” projemizi tamamlayıp Exnun için materyaller yazmaya başladığımda ilk defa kaç kişiye, kime ulaşacağını umursamadan müzik yapmaya başladım ve çok uzun süredir müzik için bu kadar tutkulu olmadığımı fark ettim. O zaman da bu tutkunun ve ateşin hayattaki hiçbir şeye değişilmeyecek kadar kıymetli olduğunu anladım. O zamandan beri ilk önce sadece kendimi tatmin etmeye çalışıyorum.

Sevip saydığın arkadaşlarınla imza attığın “O Tarz Mı?, Oyunlar Holding” gibi projelerde yeni nesil müzik severleri de tanıma fırsatı buldun. Yeni nesil goth subculture müzik alışkanlıklarını da etkileyecek mi? Türkiye’de Punk’ın yükselişi gibi bir durumdan söz edebilir miyiz?

Valla ilginç bir şekilde goth ve punk alt kültürlerinde çok hareketli günler yaşıyoruz. Sevgili Övünç Dan “kana kana” ile muhteşem bir Türkçe sözlü gotik müzik icra ediyor. Mavi, Kum hatta Aleyna Tilki gibi isimler punk’a göz kırpıyorlar. Second sanırım Athena’dan sonra punk müzik yaparak bu kadar geniş bir kitleye ulaşan ilk grup. Bunlar tabii ki daha ana akım isimler. Özellikle punk konusunda underground adeta kaynıyor. Padme, Asperger, Parham AG gibi grupların underground’da çok ciddi kitleleri var. Daha geçenlerde biraz ustalara saygı konseri olarak da görülebilecek ilk punk festivalimizi yaşadık Punk Riot Day ile ve orada Ofisboyz, The Ayılar, Cemiyette Pişiyorum, Tampon, Rashit ve Radical Noise gibi üstatların da hala canavar gibi olduğunu gördük. Ben bütün bu gelişmeleri çok heyecan verici buluyorum ve hayretle izliyorum.

Kümülatif bilincimize hitap ederek sen de her şeyin daha kötüye doğru yol aldığını mı düşünüyorsun?

Her şeyin daha kötüye doğru yol aldığı bence subjektif bir düşünce olmaktan çıktı artık. Dünya için acilen çok büyük ekonomik ve kültürel değişimlere ihtiyacımız var ve bu adımları atmakla sorumlu kuruluşlar (markalar, hükümetler) kendilerine para kaybettireceği için asla işe yarar anlamlı bir adım atmıyorlar. Gelgelelim her şeyin kötüye gittiğini düşünmek, kötümserlik veya umutsuzluk değil asla. Gerçekçilik sadece. Neyle mücadele etmemiz gerektiği konusunda daha donanımlı olmak. Asla umutsuz değilim ve elimden geleni yapmaya çalışıyorum her zaman. Sözler de aslında biraz bunu anlatıyor. Evet her şey boktan ve güçsüz hissetmek de çok normal ama hepsiyle beraber baş edebiliriz. İnsanlar olarak birbirimizden ve bu gemide beraber olmaktan güç alabiliriz.

Diskografine biraz zıt giderek bu sefer gaz melodilere kötümser sözler yazdın. Mutsuzken sözlere, mutluyken melodilere odaklanan dinleme alışkanlığımıza paralel albümün asıl amacı nedir?

EP’nin ve takip edecek albümün genel teması da hayattaki, evrendeki bu ikilikler ve zıtlıkların nasıl birbirini anlamlı kıldığı. Sözler ve melodiler arasındaki zıtlık da bu yüzden.

Diğer albüm kapaklarının aksine bu sefer illüstrasyon yerine kendini kullandın. Seni bir kiraz çiçeğinin yerine dikilmiş gibi görüyoruz. Bu görselin albümün temasıyla kurduğu bağlantı nedir? 

Orada işin içine Burcu Karademir faktörü giriyor 🙂 Burcu uzun zamandır hayranlıkla takip ettiğim bir fotoğraf sanatçısı ve nihayet bu EP ve albüm sürecinde beraber çalışma fırsatı bulduk. Mükemmel fikirler ve konseptlerle geleceğinden emindim ve müthiş bir uyum yakaladık. Öyle olunca kapak için de başka bir şey düşünmek abes olurdu.

Kapağın anlamlarını fazla açıklamak açıkçası çok içime sinmiyor, herkese kendisi için özel bir şey anlatması daha anlamlı bence ama genel olarak hem EP’nin hem de takip edecek albümün isminde de olduğu ve az önce de bahsettiğim gibi zıtlıkların hem absürtlüğü hem de birbirini nasıl tamamladığı ile ilgili.

Kiraz çiçeği ile anlatmak istediğin bir mecaz var mı?

Kiraz çiçekleri ise hem eşim Burcu’nun hayatında çok önemli olması hem de Japon kültürüne olan tutkum ile girdi albüme. Japon kültüründe Sakuralar hayatın kırılganlığını ve gelip geçiciliğini temsil eder. Şimdilik bu kadar ipucu vereyim 🙂

Müzik manipülasyonu; hızlandırma, ses inceltme veya tuhaf remikslerin orijinalinden daha çok rağbet gördüğü bir devirdeyiz. Şarkılarına manipüle edilmiş biçimde bir reels veya TikTok’ta denk gelsen ne hissedersin?

Benim hoşuma gider. Bunlar insanların sizin şarkınızla ilgilendiği anlamına gelir ve güzel bir şey. Ben şahsen kendim yapmazdım çünkü çok içinde olduğum bir kültür değil ama bu da sonuçta bir alt kültür ve kendiliğinden gelişen alt kültürler beni hep büyüler.

Sesinin AI tarafından kullanılmasını nasıl karşılıyorsun?

AI’a gelince beni takip edenler ne kadar pro-AI olduğumu bilirler çünkü anti-AI olmak çok kısa süre içinde anti-internet olmakla aynı şey olacak. Bütün yaşayışımızı kökünden değiştirecek bir gelişme. Elbette şu an AI’ın “vahşi batı” dönemindeyiz ve biraz her şey serbest gibi ama tıpkı internette olduğu gibi bunun da regülasyonları gelecektir zamanla. Ama işin özü, herhangi bir çığır açan teknolojinin karşısında durmanın giden bir geminin içinde aksi yöne koşturmaya çalışmakla aynı şey olması. Bu teknoloji artık var ve sen ne kadar çok içine girip bunun pozitif kullanımlarının yollarını bulup, negatif kullanımlarını tespit edip erken uyanırsan bu teknolojiye tümden karşı gelmekten çok daha akıllıca bir şey yapmış olursun.

“Göğün Sonu Yerin Dibinde” kendi karakterinin yüzde kaçını yansıtıyor?

Tabii ki net bir yüzde veremem 🙂 Ama şu an birçok farklı proje ve iş birliğiyle birçok farklı tarzda müzik üretiyorum. Hepsinin toplamının yüzde yüzümü ortaya çıkarması fikri daha keyifli geliyor.

İyi bir şarkının bir hikaye anlatma zorunluluğu var mı?

İyi bir şarkının hikaye anlatma zorunluluğu kesinlikle yok bence. Tamamen tarz meselesi. Ama iyi bir şarkının kesinlikle bir duygu hissettirme zorunluluğu var. İster hikaye anlatarak olsun ister başka türlü.

Şarkı yapan biri olarak müzik hakkında genele zıt bir “unpopular opinion”’ın var mı?

Şu rakamlar çok abartılıyor. Biz ilk endüstriye girdiğimizde de böyleydi ama şimdi iyice çığrından çıkmış durumda. Bazen daha genç müzisyenlerle bir araya gelme fırsatım oluyor ve bazılarının rakamlara kafayı takmış olduğunu görünce çok üzülüyorum. Kitleniyorlar, tıkanıyorlar rakamlara baktıkça. Şöhret koşturması müziğin önüne geçiyor ve müziği daha fazla şöhrete giden yol olarak görüyorlar. Hangi markayla iş birliğinin yolunu açar diye önceden düşünüp müzik yapıyorlar. Şimdi bu tüccarlık. Tüccardan daha fazla korkusuz sanatçılara ihtiyacımız var artık.

Yıllardır durmadan yazan, çalan ve söyleyen bir sanatçı olarak üretim sancısı yaşıyor musun? Bu durumlarda tekrar ettiğin bir rutinin var mı?

Aslında ilk sorunun cevabında bahsettiğim kırılmadan sonra hiç öyle bir şey yaşamadım. Çünkü bir şarkının iyi olup olmadığıyla ilgili tek kıstasım kendi paşa gönlüm. Bunu beğenen dinler beğenmeyen dinlemez, bu kadar basit. Bu da birçok korku ve anksiyeteyi baştan bertaraf ediyor. Bir de 30 yaşımdan sonra nihayet canım bir şey yazmak istemiyorsa yazmama lüksünü kendime tanımaya başladım. Tıkanma aslında yazmak istemediğin halde yazmak zorunda hissetmekten kaynaklanıyor. Sen onu kendi kendine bıraktığında hazır olduğunda kendiliğinden geliyor. Artık algoritmalar müzisyenleri en geç ayda bir şarkı yayınlamaya zorluyor ve bu da özellikle gençleri çok geriyor, şahit oluyorum. Bu da bizi tekrar bir önceki sorunun cevabına getiriyor.