zeki demirkubuz hayat filminin gerçek hikayesini anlattı

zeki demirkubuz hayat filminin gerçek hikayesini anlattı


olaylı yayından bir kesit


Dün gece Habertürk TV, Haluk Mertbey ile Meseleler Özel programında Kader filminin yönetmeni Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan’la olan ilişkisinden interneti kıran ifadelerde bulundu. Aynı programda Demirkubuz, vizyondaki Hayat filminin gerçek yazılma hikayesini de anlattı. Zira bu konuda da “35 sene önce yönetmenin rastlaşıp konuşamadığı birinin aklında kalmasıyla” yazıldığı yönünde iddialar vardı. 

 

Demirkubuz, yönetmen olarak ünlenmeden, hayat mücadelesiyle meşgul olduğu ve her işi yaptığı gençliğinde üstlendiği bir görevle beraber Ağrı’ya doğru bir yolculuğa çıkıyor. Ve o yolculukta gerçekten de bir kıza rastlıyor. 

 

“35 sene öncesi, hapisten çıktığım yıl. Büyük bir işsizlik vardı ve ortada kaldım. Sinemaya bulaşmadan önce daha büyük bir sinemacıydım. Bütün arkadaşlarımı işletirdim.”

 

“Bana bir gün bir iş geldi. O zamanlar reklam şirketleri daha çok ham. Dediler ki ‘bir petrol şirketinin ürettiği bir motor yağının 100 tane afişi var, 70 x 100 büyüklüğünde, bunu Gayrettepe’deki ajanstan alıyorsun, ilk durak Sakarya Karasu son durak Ağrı Doğubeyazıt.’ Bütün bu hatta sırtıma afiş çuvalı alıp ülkeyi gezdim. Kargo şirketi olmadığı için bu görevi üstlendim.”

 

“Topkapı’dan otobüs, Karasu derken Merzifon’a geldim. Gece çok tuhaf bir otelde kaldım. Bir penceresi var, hapishane hücresinden hallice. Astığım afişte de inanılmaz güzel bir kız var. Manken bir kız olması lazım. Ona bakakaldım. Yalnızlık da böyledir. Her güzel şeye aşık olursun. Yalnızlığın insan nefsindeki en büyük karşılığı, kendini dünya merkezine koyarak yaşarsın. Romanların vs. en büyük ilham kaynağı da budur.”

 

“Ertesi gün kalktım. Otobüs beklemeye başladım. Karşımda küçük bir bakkal var. Bakkalın kapısından bir kız çıktı. Tam onun karşısındayım ve yalnızız. Bakışmaya başladık. Duruma kapılmaya başladık. Çevredeki her şeyi unutmaya başladık. Dış gerçekliği unuttuk. Duyguların en yüksek halindeyken bir otobüs geldi, bindim gittim. Kızın bakışını çok iyi hatırlıyorum.”

 

“Aradan 35 yıl geçmiş. Bu kızı çok düşündüm. O bakkal, kavak ağaçları ve o kız, böyle bir hikayeye dönüştü. Hayat’ın hikayesi haline geldi. O kasabanın özleminin peşinden sürüklenen bir kızın hikayesi.”

 

Hayat, gerçekten de bir resim parçasına aşık olan yalnız adamların, hayat macerasında kendisi için doğru olana karar verememenin, olamayışların hikayesi. İyi ki 35 sene boyunca demlenip şu anki halini almış.