Dijital çağda, filmlerin ve dizilerin, tv programlarının izlenmesinin zorlaşması değil, kolaylaşması gerekiyordu. Ancak medya şirketlerinin vefasız olduğu ve medya dağıtımının sınırları aştıkça karmaşıklaşabildiği ortaya çıktı.
Warner Bros Discovery bir dizi yüksek bütçeli film ve diziyi ya post-prodüksiyon aşamasında iptal etti ya da Max platformundan sildi. Bilimkurgu dizisi Westworld dördüncü ve son sezonunun ardından Max’ten kayboldu. WB, yayına hazır hale getirilmiş süper kahraman filmi Batgirl‘ü hiç yayınlamadan öldürdü. Hulu, Disney+ ve Paramount+ da kendi küçük tasfiyelerini gerçekleştirdi.
Peki, bir stüdyo ya da yayıncı bir filmi ya da diziyi aniden dağıtımdan çektiğinde ya da vergiden düşmek için gösterime girmeden hemen önce iptal ettiğinde izleyici yapsın? DVD ve Blu-ray gibi fiziksel medyaların mağazalardan kalkması ve film dağıtımının coğrafi olarak alakasız bölünmüş olması da bu sorunları daha da derinleştiriyor. Halen Poor Things’in vizyona girmesini bekliyoruz. Dünya izledi bile.
Bir sürü insan için yılların cevabı: çalmak. Son yıllarda düşüşe geçen online korsanlık yeniden yükselişe geçti. Film üreten ve tüketen kesimin azımsanmayacak bir kısmı da bu telif hırsızlığının haklı olduğuna inanıyor.
Aktör ve yönetmen Werner Herzog bu tutumu en iyi şekilde ifade etmiş olabilir. Herzog 2019’da İsviçre’de düzenlenen bir film festivalinde “Korsanlık dünya çapında en başarılı dağıtım biçimi olmuştur” dedi. Herzog, Ukraynalı yönetmen Illia Gladshtein’in, Ukrayna’dayken Herzog’un filmlerine yalnızca torrent siteleri aracılığıyla ulaşabildiğini itiraf eden bir yorumuna yanıt veriyordu.
Torrent siteleri kullanıcıların büyük dosyaları hızlı bir şekilde indirmesine olanak tanır. Bugün bu siteler televizyon, müzik ve film korsanlığı ile eşanlamlı.
Herzog, “Filmlere Netflix ya da ülkenizdeki devlet destekli televizyon aracılığıyla ulaşamıyorsanız, o zaman gidip korsan olarak erişiyorsunuz,” dedi. “Bundan hoşlanmıyorum çünkü filmlerimden biraz para kazanmak istiyorum.”
“Ama,” diye ekledi Gladshtein’e hitaben, “eğer senin gibi biri filmlerimi internet ya da başka bir yolla çalıyorsa, tamam, benim rızamı aldın.”
Herzog, belli bir ülkede belli bir filmi izlemenin tek yolunun korsan olduğunda, korsana onay verme konusunda yalnız değil. Şu anda festival turunda olan ödüllü drama Weeknights’ın New York’ta yaşayan yönetmeni Alfred Giancarli The Daily Beast’e verdiği demeçte, “Ben pek korsan kullanmıyorum ama insanların kullanması da umurumda değil,” diyor.
“Bence insanların filmlere erişmek için dijital dosya paylaşımını kullanmalarının ya da indirmelerinin pek çok nedeni var” diyen Giancarli, “kullanım kolaylığı, maliyet ve yer tasarrufu, çünkü film yaşadıkları yerde bulunmayabilir ya da geleneksel yollarla elde etmek çok pahalı olabilir” şeklinde konuştu.
Ancak Giancarli ironik bir noktaya dikkat çekiyor: “Korsan film izleyen tanıdığım insanlar, tanıdığım en pinti sinefiller.” Ellerinden gelse bir film için seve seve para öderler.
Herzog ve Giancarli bu sonuca varmakta yalnız değiller. Ticari yayın TorrentFreak’in editörü Ernesto Van der Sar, The Daily Beast’e verdiği demeçte, “Bu durumun ironisi, ödeme yapan tüketicilerin aynı zamanda korsan kullanma olasılığının da en yüksek olması,” dedi. “Görmek istedikleri her şey için para ödemezler.”
Van der Sar, “Bir bakıma mantıklı çünkü filmlerle ya da TV ile ilgilenmeyen insanların korsan yayın yapmaya da niyetleri yok,” diye ekledi.
Film ve TV şovlarının korsanlığı, torrentlerin 2000’lerin başında ilk kez ortaya çıkmasıyla patladı. Beş ya da altı yıl önce, yeni yayın hizmetlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte zirve yapmış gibi görünüyor.
Bu önermenin altı boş değil. Yayın akışı fikri ilk etapta neredeyse her film ve diziyi her zaman herkesin erişimine açmayı vaat ediyordu. Washington D.C.’deki korsanlıkla mücadele kuruluşu The Software Alliance 2017 yılında dijital korsanlığın yüzde 37 oranında azaldığını açıkladı.
Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi’ne göre korsanlık 2021’de dibe vurdu, ardından tekrar artışa geçti. Van der Sar yakın tarihli bir makalesinde, “Mevcut korsanlık seviyeleri hala beş yıl öncesine yakın değil,” diye yazdı. “Bununla birlikte, trendin tersine dönmesi dikkate değer ve zamanın çok önemli bir noktasında olduğumuzu gösterebilir.”
Coğrafya da bir faktör. Stüdyolar medya dağıtım haklarını belirli süreler için bölgelere göre satarlar. Bir dağıtımcı belirli bir filmin Kuzey Amerika dağıtımını 10 yıllığına üstlenirken, bir diğeri aynı filmi Avrupa veya Asya’da sadece beş yıllığına satabilir. Bu yüzden yayın hizmetlerinin hangi filmleri kapsadığı yarım yamalak.
Başka bir deyişle, belirli medya belirli ülkelerde belirli zamanlarda kullanılabilir. Bu lisanslama “siloları” Christopher Nolan’ın Dark Knight’ını neden bir süre Netflix’te İngiltere’de izleyebildiğinizi ama Türkiye’de izleyemediğinizi açıklamaya yardımcı oluyor.
Ancak sektörün kendi kararsızlığının da suçu var. Film eleştirmeni Travis Bruce, The Daily Beast’e verdiği demeçte, “Yayın hizmetleri, hedeflerine göre filmleri destekleme ya da gömme gücüne sahip” dedi.
Warner Bros’un tamamlanan Batgirl filmini, film için 90 milyon dolar harcadıktan sonra bile, yayınlamak yerine iptal etmeyi tercih etmesi sinemaseverlere mantıklı gelmeyebilir. Ancak Warner Bros. için anlamlıydı. Şirket iptali, 2 milyar dolar tasarruf etmesine yardımcı olacağını öngördüğü daha geniş bir “yeniden yapılanmanın” parçası olarak tanımladı.
Fakat bundan bize ne? Film ve televizyon programlarını bulmanın giderek zorlaşmasını önemsiyoruz. Giancarli, “Aboneler ‘kendi içeriklerine’ erişemediklerinde ya da bir yayın hizmeti için üretilmiş yapımlar bile o yayın hizmetinden çıkarıldığında, yapımlar bir yayıncıdan diğerine geçtiğinde yorgunluk ve hayal kırıklığı hissediyor” dedi.
Bir yayıncı bir filmi ya da diziyi aniden yayından kaldırdığında herkes korsana yönelmiyor. DVD ve Blu-ray satışları genel olarak düşmeye devam ederken bazı film dağıtımcıları en sadık sinefillerin fiziksel medyaya olan ilgisinin arttığını bildiriyor.
Ne de olsa, bir filme fiziksel olarak sahipseniz ona erişiminizi kaybedemezsiniz. New Jersey’deki BayView Entertainment’ın satıştan sorumlu başkan yardımcısı Sam Napolitano, The Daily Beast’e verdiği demeçte, “İnsanlar onlara hala her gün DVD filmleri topladığımızı, paketlediğimizi, gönderdiğimizi ve sattığımızı söylediğimizde her zaman şaşırıyorlar” dedi.
“Harcanabilir geliri olan yeni nesil sinemaseverler sevdikleri filmlerin fiziksel bir parçasına sahip olabileceklerini gördükçe piyasa yeniden canlanmaya başlayacak.”
Ancak her dağıtımcı yeni bir filmi ya da programı DVD ya da Blu-ray olarak yayınlama zahmetine girmiyor. Ve bazı eski filmler veya programlar baskısı tükenmiş bir DVD’de olabilir veya daha yüksek çözünürlüklü Blu-ray formatında olmayabilir.
Eğer bir film ya da program yayın akışında yoksa ya da şu anda bazı fiziksel ortamlarda basılı değilse, bir tüketici ne yapmalı? Sektörün bu hırsızlığın önüne geçmesi için bariz bir yol var. Bariz ama basit değil.
Van der Sar, “Yayın endüstrisi, tüketicilerin sevdikleri hemen her şeyi uygun bir fiyata izleyebilecekleri bir sisteme doğru yakınsamalı,” diyor. “Bu kulağa basit geliyor, ancak milyarlarca gelirin söz konusu olduğu lisans siloları etrafında inşa edilmiş bir sektörde bunu söylemek yapmaktan daha kolay.”
Tekelleşmeyi artırmadan, filmlerin tek bir kaynakta toplanmasını sağlamadan abonelik sistemine ayda tonlarca para kaptırmanın önüne geçilmesi zor.