2024’ün en çok beklenen dizilerinden biri, ki aslında 2025’te de olabilir, göreceğiz. FX‘in “Alien” dizisi. FX’in uzun soluklu “Fargo” dizisinin de yaratıcısı olan Noah Hawley tarafından yaratılan diziden ne ayrıntı koparsak kardır gibi bakıyoruz. Neyse ki The Business podcast’ine verdiği son röportajda Hawley, dizinin amaç ve niyetlerinin ne olduğu, neye benzeyeceği ve dizinin tematik, arketipik açılardan neyi kastettiği konusunda şimdiye kadar verdiği en kapsamlı önizlemeyi yaptı.
Ve iyi haber şu ki, Hawley’nin “Andor” ya da “Monarch” ya da “Fargo” dizisi gibi daha yetişkin bir şeyin peşinde olduğu anlaşılıyor.
Hawley sohbete “Fargo”dan ve diziyi yaratırkenki fikirlerinin yeterince ete kemiğe bürünüp bürünmediğinden bahsederek başladı. “Alien”ı hazırlarken fark ettiği şeylerden biri de xenomorph yaratık dehşetinin tek başına yeterli olmadığı ve TV dizisini bunun etrafında inşa etmesi gerektiğiydi.
“Sadece bir canavar filmi olmasının yeterli olacağını sanmıyorum” diyen Hawley, TV’yi hala başı, ortası ve sonu olan bir tür uzun film olarak gördüğünü ve şimdiye kadar 50 saatten fazla “Fargo” yaptığını belirtti. “Tüm zamanların en büyük canavarlarından birini 40 saatlik dizi yapacaksanız içi boş aksiyonun dışına çıkmanız gerekir. Tematik olarak, karakter açısından, bu diğer unsurların dışında bir drama olarak var olmak zorunda.”
Hawley, dişlerini geçirecek daha fazla et bulmak ve bir hikaye anlatıcısı olarak güçlü yanlarının neler olduğu konusunda sözlerini şöyle sürdürdü: “Benim için zor kısım buradaydı. Büyük filmleri uzun formda yeniden canlandırarak kendime açtığım bu alanda bir becerim varsa, o da filmin bana nasıl hissettirdiğini anlamak ve size bambaşka bir hikaye anlatırken başkalarında da bu duyguyu nasıl yaratacağımı bilmektir.”
Neyse ki Hawley, “Alien”ın arketipik unsurlarına doğuştan sahip ve bunun bir korku masalından çok daha derin bir şey olduğunu, insanlığın kibri ve uzaylıların ötesinde içinden geçen çeşitli kötülükler hakkında bir anlatı olduğunu kabul ediyor.
“‘Alien’ın olayı sadece harika bir canavar filmi olması değil; ilkel, parazit geçmişi ile yapay zeka geleceği arasında sıkışıp kalan insanlığın hikayesi ve her ikisi de bizi öldürmeye çalışıyor, bu yüzden gidecek hiçbir yer yok,” diye açıkladı. “İnsanlık hayatta kalmayı hak ediyor mu? İnsanlığın artık av olmadığını düşünme küstahlığından çıkış yolu var mı?“
Hawley, James Cameron’ın “Aliens” filminde genel tematik amaçlarını özetleyen bir alıntının altını çizdi.
“İkinci filmde Sigourney Weaver’ın ‘Hangi türün daha kötü olduğunu bilmiyorum; en azından Alien’lar birbirlerini mahvetmiyorlar’ dediği bir an var ve bence bu fikirde benim için gerçekten ilgi çekici bir şey var,” dedi. “Bu da insanlığın tüm iyilikleri ve kötülükleriyle keşfedilmesi ve ardından ilk iki filmi izlerken hissettiğiniz duyguları bir seyirci için yeniden yaratmaya çalışmak.”
Hawley, dizisinin “Prometheus” ya da uzaylının nasıl yaratıldığına dair pek çok arka planı ortaya çıkaran “Alien: Covenant” ile bağlantısı olup olmadığı sorulduğunda, çok fazla olmadığını belirtti.
Ayrıca dizi hakkında estetik açıdan da bir seçim yapmak zorunda kaldığını söyledi. Kendisini rahatsız eden bir çelişkiye dikkat çekti. Ridley Scott ve James Cameron’ın filmleri retro-fütüristik, eski tip bilgisayar monitörlerinde yağ damlaları ve lo-fi bilimkurgu dolu. Oysa Ridley Scott’ın “Prometheus” ve “Beyond” adlı prequel filmlerinin hepsi yüksek teknolojiliydi.
Hawley orijinal filmin görünümüne sadık kalmaya karar verdi.
Bütün bunlar kulağımıza güzel şakıyor. Hawley serinin en az üç temel kötüsü olduğunu tamamen kavramış görünüyor: canavarların kendileri, şirketler ve insanlığın yapay zekayı ve uzaylıları kontrol edip Tanrı’yı oynayabileceğine inanma kibri. İster 2024 ister 2205 olsun, orada olacağız.