İstanbul’un kalan sayılı yeşil alanlarından Parkorman’ın son halini tanıyamayacaksınız! Yıllardır birçok festivale ve konsere ev sahipliği yapan Parkorman’ı Bilgili Holding 2013’te kiralamış ve yıkıp betonlaştırmaktan ziyade farklı bir kimlik kazandırmak amacıyla ABD’li mimarlık ofisi Studio Dror’un vizyoner ellerine bırakmıştı.

Geçtiğimiz günlerde projenin ayrıntılarını paylaşan Studio Dror, Parkormanı evirmek istedikleri hali şöyle tanımlıyor: “Merkezi bir parkı olmayan bir şehirde insan ve doğa arasında bir aşk hikayesi tasarlamak.”

Şehrin yeşil alana olan mutlak ihtiyacından ve özleminden etkilenerek “Parkorman gibi bu imkanı içinde barındırsa da merkeze uzak olan bir alana insanları nasıl çekebiliriz?” sorusundan yola çıkan projeye ziyaretçiler ne zaman kabul edilmeye başlanacak henüz belirtilmedi. Ama daha fazla ayrıntı gördükçe bir an önce orada olmak isteyeceksiniz!

Ziyaretçilerin keşfi için yaşayan bir sistem olarak tasarlanan Parkorman, her biri birbirinden bağımsız 5 ana bölgeye ayrılıyor ve bu bölgeler tek bir rotayla sınırlandırılmaktan çok ziyaretçilerin kendi çizdikleri yolu istediği gibi deneyimleyebilmesine imkan veriyor.

Doğayı kolektif bir deneyim ve toplanma alanı olarak ele alan giriş bölümü The Plaza, ormanın kucağında hamak ve salıncaklarla sallanma imkanı veren The Loop, Türk baharat pazarlarından ilham alan dev bir top havuzu The Pool, ağaçların arasında gezinti yaptıktan sonra gökyüzüne yükselen yolların ortada birleştirdiği trambolinin olduğu merkez The Chords, manzarayla ilişkilendirilebilen heykellerle süslenmiş labirent gibi patikalar The Groove ve bu alanlara ek olarak küp şeklinde tasarlanmış, içine de girip gezebileceğiniz devasa bir şelale The Fountain of Clarity.

Doğadan uzak kalmanın getirdiği kaygı ve korkudan insanları uzaklaştırıp nefes alabilecekleri gibi kendi deneyimlerini yaşamalarını da aynı alanda sağlayabilmek için böyle bir park yaratmak istediklerini belirten Studio Dror, Parkorman’ı adeta bir şehir gibi, her ağacın farklı bir hikaye anlattığı ve her patikanın başka bir rotaya çıktığı etkileşimli bir alan olarak tasarladı.

Anlayacağınız öyle Maçka ya da Moda gibi, içeceğinizi-abur cuburunuzu alıp gideceğiniz bir yeşil alandan ziyade, ağaçların arasında keşfedilmeyi bekleyen bir ton köşesiyle bambaşka bir Parkorman’ımız olacak artık!