glastonbury festivali nasıl başladı?

glastonbury festivali nasıl başladı?


ilk glastonbury'nin hikayesi...


2 senelik pandemi arasından geçen sene bugünlerde rekor kırarak dönen (142.000 kişi) Glastonbury Festivali, önümüzdeki hafta sonu şanslı bir kesimin en büyük heyecanı olacak. Glastonbury Festivali nedir, Volkswagen karavanı ve hippiler ile alakası ne, biz bu dünyanın kahrını çekmeye mi geldik, ilk Glastonbury festivalinin hikayesi nasıl başladı?

Worthy Farm denen alanda düzenlenen festival saçmalık seviyede büyük bir alanı kaplıyor. Şöyle söyleyelim, İngiltere’nin en büyük sekizinci şehri Bristol’ün merkeziyle kabaca aynı metrekare. Festival tarlada düzenlendiği için de birkaç senede bir toprak nadasa bırakılıyor.

İlluminati severler ekran başına! Festivalin ana sahnesi British Museum’a atıfta bulunacak şekilde piramitten esinlenmiş. Bu sahnede müzik kültürünün ikonik isimleri 50 senedir efsane performanslara imza atıyor.

Festivalin yaratıcılarından Michael Eavis, aslında biraz birikmişi olan sıradan bir mandıra çiftçisi. Led Zeppelin’in o civardaki Bath Blues ve Progressive Rock Festivali’ne çıkmasına büyük imreniyor. Hırslanıp bu efsane için kolları sıvıyor ve hikayemiz başlıyor. İlk önce The Kinks’i headliner olarak düşünüyor fakat iddiaya göre bir gazete girişiminden “mini festival” diye bahsedince bundan apar topar cayıyor. The Kinks yerine, o sırada T.Rex olarak ilk stüdyo albümleri üzerinde çalışan Marc Bolan ve Mickey Finn’in Tyrannosaurus Rex’ini çağırıyor. Psychedelic rock grubu Quintessence, Worthing’in blues-rock’çıları Steam Hammer, Doğu Londralı Sam Apple Pie, blues şarkıcısı Duster Bennett ve İskoç halk sanatçısı Al Steward, ilk festivalin line-up’ını oluşturuyor.

Buna karşın 19 Eylül 1970 sabahı, Bristol merkezli prog-rock grubu Stackridge, Glastonbury Festivali’nin ilk canlı performansını verdi. Eavis, grubu joker olarak düşünüyor. “Bir şeyler ters giderse siz çıkarsınız” diyor. Her şey ters gidince de festivalin ilk şarkısı Stackridge’in Teatime’ı oluyor.

Açık alan festivallerin aşk odaları prefabrik tuvaletlerden ilk festivalde 25 (bu yılki 4.800 adete kıyasla) ve 30 görevli (artık binlerce) vardı. Eavis, çiftlik evini grupların kulisi olarak dizayn etti. Bugünün parasıyla 15 sterline girilebilen festival aşağı yukarı bir kutu süt ediyordu. Reklam deseniz hak getire, hippiler arasında ağızdan ağıza yayılan söylentiyle ziyaretçi sayısı 3000’i bulmadı. Güvenlik, sahne yetersizliği gibi zaafiyetleri olan ilk festivale 1000’den az insan, artı yaklaşık beş köpek ve bir keçi katıldı. İlk festivalin atmosferi düşünülenden farklı geçmişti. Bedava sanarak gelen hippiler, çadırsız yerleşkeler kurup sakince gitar çalmıştı. Eavis beyciğimiz ise kredisini kapatamadı fakat bir efsaneyi doğurdu!

Yarım asrı aşkın bir süredir Glastonbury, titizlikle planlanmış bir operasyonla rutin biçimde estiriyor. Hafta sonu toplamda 68.000 sanatçı, sahne yöneticisi, teknisyen, ses mühendisi, güvenlik görevlisi, gönüllü ve festivalin altyapısını bir arada tutmak için gereken diğer tüm saha çalışanları, ortalama 135.000 bilet sahibi ile birlikte Worthy Farm’a gidiyor.

Festival kârın çoğunu Oxfam, Greenpeace ve WaterAid gibi hayır kurumlarına bağışlıyor. Glastonbury ne kadar büyürse büyüsün çevresel sürdürülebilirlik, düzen karşıtı karşı kültür teması aynı kalıyor. Glastonbury Festivali, hippi ruhunu yaşamak için güzel bir başlangıç.