THE WEIGHT OF YOUR LOVE

THE WEIGHT OF YOUR LOVE


Editors


İlk albümlerinden beri, ne zaman o umut veren, al da at dercesine orta açan Editors ortaya çıkacak diye yeni albüm bekleyenler; bu sefer de evlerine büyük bir hüsranla dönebilirler. Editors, sonunda kendini ortalama bir İngiliz indie-rock grubu olmaya adadı diyebiliriz. Yolun başından beri as kartlardan biri olan gitarist Chris Urbanowicz’in ayrılması ile belki de gereken değişim kapısını aralayan grup, açtığı bu uğursuz kapıyı umarız tez zamanda kapatır.

The Weight Of Your Love, kafası oldukça karışık bir albüm olduğu kendini daha ilk şarkıda hissettiriyor. İşbu albüm, eğer bir insan olsaydı; “Hele bir otur, soluklan. Sağlıklı kafayla düşünürsün yeğenim.” derdik. Genel olarak indie grupların pek sevdiği; “Şöyle afilisinden bir giriş yapalım, vokal kendini yırtsın” tadında başlayan The Weight; gerek “aooo, oooa” kısımları, gerekse de sözlerinin zayıflığı ile “Ben çok ortalama bir şarkıyım.” diye bağırıyor. Ardından ise neredeyse heavy-rock’a kaçabilecek gitar ritimleri ile gelen Sugar, Editors’un kafasında eşlik edebileceğimiz bir şarkı oluşturma fikrinin olmadığını duyuruyor bize.

Albümden çıkan ilk single olan A Ton Of Love ise zaten çıktığı zaman bizlere, U2 ile Coldplay arasında dans eden bir stadyum tarzının albümün geneline yayılacağını göstermişti. “Hükümete güvenmiyorum / Kendime de güvenmiyorum” gibi kafanızda pek bir şey canlandırmayan sözlere kendinizi hazırlayın. Burada bir ara verip; Tom Smith’in sesini nasıl da harcadığından bahsetmek istiyoruz. Önceki albümlerden Editors ruhunu oluşturan şarkılara bir göz atın; Smokers Outside The Hospital Doors olsun, vay efendim Racing Rats olsun… Hep “Ian Curtis ölmeden önce Tom Smith’e üç beş kuruş borç vermiş” dedirten şaheserlerdi. Fakat bu albümde Tom Smith’in vokal yeteneği ortaya çıkarılmadığı gibi, ortalamanın da altına çekilmiş. Bunun en net örneğini ise What Is This Thing Called Love adlı şarkıda doya doya duyabilirsiniz. Bu eseri dinlerken çıkarın çakmakları ve sahilde ateş başında: “Aşk nedir, neydi aşk?” diye klişeden klişeye koşun. Grubun damarlarından akan İngiliz kanına teslim oldukları post-punk, new-wave kulvarında kendilerini paraladıkları Formaldehyde, değişimin çok da sırıtmadığı albümdeki ilk şarkı. “Ben Formaldehyde’i çok sevdim albümden ya.” cümlesini telaffuz etmeye çalışırken terden anında 40 gram kaybetmeniz garanti. Bu topa girmek istemeyenler ise direk “JAMİRYO” deyip geçebilir. Editors buna takılmayacak kadar alçakgönüllü bir gruptur. Biz kendilerinin kefiliyiz.

Albümün dokuzuncu şarkısına geldiğimiz zaman ise “Ahanda Tom Smith, ahanda Editors. Hoş geldiniz çocuklar” nidaları ile heyecan doruklara ulaşıyor. Two Hearted Spider, bu albümden önceki albümlerde yer alsa bu kadar parlamazdı, eminiz. Fakat şu an albümdeki yeri ile bizlere Editors’ın aslında evrilme sevdasına tutulmasa neler yapabileceğini buruk bir şekilde gözler önüne seriyor. Canlı izlemesi en keyifli şarkılardan biri olacağı pek tabii gün gibi açık.

The Phone Book’dan ise vokali çıkarsanız folk’a kaçan ritimler yakalayabilirsiniz. Yakaladığınız folk ritimleri ile ne yapmak istersiniz orasını tam olarak biz de bilemiyoruz. Belki evde “Editors – The Phone Book (Banjo Cover)” diye bir video hazırlayıp, YouTube’a koyabilirsiniz. Neden olmasın, büyük düşünün, Editors’ın oyununu bozun!

Editors özlemi ile yanıp tutuşanlar sözümüz size; bize yine haram geceler, bize yine kurşunlar. Olsun biz sabırla bekleriz. Bu U2 sevdası da, evrim sevdası da tükenir gider. Umarız eski Editors ruhu Chris Urbanowicz ile tarih olmaz.