2012-2017… 5 yıllık bir ara, kariyerinin henüz başında ve de işlerini erkenden yoluna koyan bir grup için fazlasıyla uzun bir süre. Bu riske neden girdin The xx?
Oliver Sim’i sahneden podyumlara, Jamie xx’i ise prodüktör kimliğini geliştirmek üzere solo kariyere yolcu eden The xx’in hayatında bu beş yıllık süreçte normal olarak çok şey değişti. Kendileri büyüdü, fikirleri ve zevkleri şekil değiştirdi, özel hayatlarında inişler-çıkışlar yaşandı. Dolayısıyla yapım aşaması neredeyse dört yıl önce başlayan I See You da bol bol şekil değiştirmiş olmalı…
Kayıtları İzlanda ve Joshua Tree başta olmak üzere birçok farklı lokasyonda, uzun bir sürecin sonunda tamamlanan I See You, dinleyicilerine ilk iki albümdeki The xx’ten enstantaneler sunuyor. Ancak grup üyelerinin röportajlarında da belirttiği üzere, The xx hayata artık daha pozitif bir pencereden bakıyor. Bunun sonucunda da albümün sound’u çoğu zaman upbeat bir hüvviyete bürünüyor.
Bizlerin ve birçoklarının tahmini; The xx’in, Jamie xx’in solo albümü In Colour’dan hayli etkileneceği yönündeydi. Kayıtta yer alan Loud Places ve Stranger In A Room’un esasında The xx için yazılmış olması durumunu da aklımıza getirirsek, tahminlerin gerçekleşmesine pek şaşırmamak gerek. Daha dinamik ve pozitif bir sound’a evrileceği kabak gibi belli olan The xx’ten tamamen ilk iki albüm damarında bir kayıt beklemek bizce hayalcilik olurdu.
Peki bu “dinamik ve pozitif sound”, The xx’in DNA’sını bozuyor mu? En önemli soru bu.
Bize göre I See You’da iki ayrı The xx var. Albümü ikiye bölersek, bir bölümde bildiğiniz The xx’e yakın bir sound mevcut. Albümün ağır topu, Romy’nin vurucu şarkı sözleriyle şov çaldığı Performance bu duruma en büyük örnek. Bu şarkının haricinde; Replica, Brave For You ve Test Me gibi şarkılarda da alışkın olduğunuz The xx aroması mevcut.
Ancak açılış şarkısı Dangerous, üflemeli sample’ları ve elektronik altyapısıyla Jamie xx albümünden bihaber insanlara “Ben nereye geldim?” sorusunu sordurabilir.
Jamie xx’in The xx’teki süperstar konumuna geldiğini kabullenmek gerekiyor. Hal böyle olunca, albümün sound’unun daha “Jamie xx friendly” olması kaçınılmaz. Albümün uzun bir zaman aralığında kaydedilmiş olması da “Jamie xx solo albümünden önce ve sonra” diye bir ayrımı beraberinde getiriyor.
Dangerous, I Dare You, On Hold ve Say Something Loving’de yeni dönem The xx sound’uyla karşılaşacak ve beklentilerinizle yüzleşeceksiniz. Eğer ilk iki albüm damarında evrim geçiren bir The xx bekliyorsanız albüm hiç de size göre değil. Ancak Jamie xx albümünün ardından böyle bir sound’la karşılaşacağınızı tahmin ettiyseniz sizleri güzel bir deneyim bekliyor.
Kimi zaman “Ulan bu şarkının canlısında Romy ve Oliver ne yapacak? Ne çalacaklar?” sorusunu sormak pekala mümkün. Ama bu da onların sorunu! Daha büyük resimle göz göze gelin ve şunu sorun deriz: “Yeni sürüm The xx iyi müzik mi yapıyor, yoksa eline yüzüne mi bulaştırıyor?”
Dört dörtlük bir kayıt olamasa da bizce The xx’te hala hayat var!