II (VENUS)

II (VENUS)


Samimi, kendi halinde, özgür ve daha bir sürü şey!


Venus terk edilmiş bir otel. -Mertcan’ın da dediği gibi-

Venus’un müdavimleri var. Günümüz ve geleceğin belirsizliği kadar geçmişin anılarını da sarıp sarmalayan.

En sevdiğiniz yaz tatili anılarınızın dekor olarak kullanıldığı, Palmiyeler’in de Gustave H’ten hallice bir şekilde çekip çevirdiği bir otel.

İddialı olmadan iddia sahibi olmak, çabasız cool’luk ve samimiyet.

Üç ana unsuru var II (Venus)’in, tıpkı Palmiyeler’in ta kendisi gibi.

palmiyeler-venüs

İlk EP’deki acemice salaş ve profesyonelce samimi sound’un ilham kaynakları ve hikayelerden evrilerek geldiği 5 yıldızlı noktada, yarım saate koca bir tam pansiyon serüven sığdıran Palmiyeler var.

Hangi Palmiyeler diye soracak olsan illa varsa; The Ringo Jets’ten Help! The Captain Threw Up’a, Eskiz’den Cosmic Wings’e 7/24 emeğine sağlık mesaisi veren, çok çalışkan Tantana Records’ın en tatlı çocuğu Palmiyeler!

Zorlama değil, içlerinden geçtiği gibi, 5 kişiye de ulaşsalar 5000 kişiye de ulaşsalar aralarındaki dostluk ve kimyanın -ki bu yeni dönem müzik gruplarımız arasında bence zirveye tekabül ediyor- verdiği yetkiye dayanarak üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin, dört bir yanı galaksilerle çevrili kainatın sıkıntılarını unutturuyorlar.

60’lar ve 70’lerin yarın yokmuşçasına özgür ve umarsız gitarlarının açık büfede takıldığı, senin benim/kendilerinin ortak kümedeki çocuksu naiflikteki hayallerinin resepsiyon önünde beklediği, CBGB dönemi New York’undaki gitar gruplarının ruhunun havuz başında Fedon bordosuna ulaşana kadar güneşlendiği, kimi zaman Spagetti Western müziklerinin holünde koşturduğu; Gerry Rafferty, Harry Nilsson ve Todd Rundgren usulü şarkıcı/şarkı sözü yazarı ekolünün kral dairesinde ikamet ettiği, lo-fi gitar ve funky synthesizer’ların kumsalda koşturduğu, Mark Knopfler/Mac DeMarco arası bir yerdeki gidiş dönüş gitar sound’unun dubaya kadar yüzme yarışı yaptığı bir hayaller oteli Venus.

Venus’le başlayıp pek dönmek istemesek de Venus’ten Dönüş’le biten, enfes artwork’üyle açılışı yapan albenisini yarım saatin tamamına yaymayı başarırken yerli müzik sahnemizde yapmak istediği müziği yapmaya çalışanlara rol model oluyor Palmiyeler. Kendi hikayelerini, müzikal ve enstrümantal süzgeçlerinden geçirip yapmak istedikleri müziği en samimi ve en doğru sound’a yedirerek anlatıyorlar.

palmiyeler

Kendi müzikal dünyalarının iz düşümü niteliğindeki başarılı görsel kimlikleri de yerli sahnemiz adına başucu kitabı olarak pekala kullanılabilir.

Uzun, ama çok uzun zamandır dinleyeceğimiz en samimi, en iddiasız ama iddialı, en kendi halinde, en özgür Türkçe albüme kucak dolusu sevgimiz ve ayıracak tonla yarımşar saatimiz var.

Sahne enerjinize ayrı bir <3

Albümdeki 9 şarkıya ayrı ayrı bir <3 <3 <3 <3 <3 <3 <3 <3 <3

(II)Venus’in tam pansiyon salaş, full time gamsız, dört mevsim samimi hizmet anlayışına ayrı ayrı birer <3 <3 <3

Mertcan’a ayrı <3, Tarık’a ayrı <3, Barış’a ayrı <3, Rana’ya ayrı <3

Albümü iTunes’tan satın alın, konserlerine koşa koşa gidin, kutlu Record Store Day’e denk düşen 21 Nisan gibi yayınlanacak II (Venus) plağını ısrarla tüketin, Spotify yeşili Venus mavisine dönüşene kadar dinleyin!